15 kasım 1962 de Giresun'un Dereli ilçesine bağlı Çalca Köyü'nde doğdu. İlk ve orta öğrenimini Giresun'da tamamladı. Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesini 1988de bitirdi. 1996 yılına kadar Gaziantep, Ağrı ve Gölcük'de öğretmenlik yaptı. 1996 yılında öğretmenlikten istifa ederek Gölcük'de üniversite hazırlık dersanesi kurdu. 1999 Marmara Depremi'ne kadar dersane kurucu ve müdürü olarak bu hizmete devam etti. Bu arada Sakarya Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Sosyoloji Bölümü'nde yüksek lisans programını bitirdi. 1999 Marmara Depremi'nde ...
Yıllardır uzak bacalarda seyrederdik
bu ateşin dumanlarını
Uzak diyarlardan yükselirdi alevler
Fırtınalar uzak yüreklerde kopar
çığlıklar uzak ellerden gelirdi
Düştüğü yerleri yakıp kavuran
Kapayın gözlerinizi. Siz, siz değilsiniz. Yaşınız, cinsiyetiniz, yaşadıklarınız, hayalleriniz, varlığınız… hiçbiri yok. Farzedin ki siz, siz değilsiniz. Bir bebeksiniz Pakistan’da, ailesini kaybetmiş, komşunun enkazdan çıkardığı, sahibi mezara gitmiş yaralı beşiğin içinde, incecik çadırda anne sütü ve kokusu özlemiyle kıvranan…bir kadınsınız, kocası, ve çocuklarının çoğunu kaybetmiş, dondurucu soğuklara yürek ateşiyle direnmeye çalışan…bir erkeksiniz, aile fertlerini yıkılan dağın altından çıkaramamış, ama güçlü görünmek zorunda olan…yaşlı bir amcasınız, ecel sırasının kendine geldiğini beklerken, dünyada yalnız kalmış, ama yatacak bir yorganı bile kalmayan… bir çocuksunuz, her şeyi gören, anlamaya çalışan; ama, dün yanağından öpen annesinin ve başını okşayan babasının bugün neden yanında olmayışına anlam veremeyen…bir insansınız sadece, sokaklarda dağıtılan yardımlardan bir parça alabilmek uğruna, 12 saat yürüyüp, sabah kuyruğa erken girebilmek için geceyi sokak kenarında geçirmek zorunda olan…
Aslında siz de bunlardan biri olabilirdiniz…aslında hepimiz bir gün aynı duruma düşebiliriz…
Dün Marmara, Afyon, Erzincan, İran, Açe…bugün Pakistan…yarın kim bilir neresi? ..
Şu anda kıyamet Pakistan’da kopmuştur; yara şu anda Pakistan’dadır ve dünyanın orası acımaktadır; ve ateş bugün Pakistan’a düşmüştür.
Dünyanın diğer bölgeleri, bir gün kıyametin kendi başlarına da kopacağını, kendi canlarının da acıyacağını, ateşin kendi yüreklerine de düşeceğini, kendilerinin de yardıma muhtaç olacaklarını düşünerek Pakistan’a acil yardıma koşmalılar. Aylar geçmesine rağmen depremin üzerinden, neden mi hala bu yardım çağrısı?
Çamlıca’dan o sülün gerdanına
Doyamadan bakıp geldim İstanbul
Baharına renk veren bir erguvan dalına
Yüreğimi takıp geldim İstanbul
Sıla şehir,çile şehir,yar şehir
Acı bir lezzettir özlemek
Gözünde tütmek
hasret duymak
özlemek …
Sanal var olanın,soyut yokluğunun
Dokun...
Birdaha, birdaha dokun
Yıllardır mızrap deymemiş bam tellerimize
bir daha bir daha dokun.
İyi bak gördüklerine
kulak ver duyduklarına.
Ey
Yıllardır
Duyulmamış sesimi duyan
Gel
Gitme gel
Bu ateşle sen de yan
Bir altın vuruş gibi
bak gözlerime.
Konuşma
düşünme
dalıver gitsin.
Bedenlerden kopup
Bilir misiniz
Bülbül hiç gül dalına konmamış
Güle hiç dokunmamış
Ama gülden başka bir çiçeğe
Ömründe hiç yanmamış
Kafların ardında bir pınar varmış
İçenin gönlünü hicran dağlarmış
Dağlanan gönüller korlar bağlarmış
Akkor olan gönül ağlar… ağlarmış
Kafların ardında bir pınar varmış
hamit bey Cok guzel yazmissiniz duygularima hakim olamadim.
Zaten bu siiri sizden baskasi bukadar duygulu ifade edemezdi.Sizi simdi daha cok anliyorum
Rabbim bir daha boyle aci kimseye yasatmasin
Selamlar
Lutfiye Taskan
Hollanda
hamit bey Cok guzel yazmissiniz duygularima hakim olamadim.
Zaten bu siiri sizden baskasi bukadar duygulu ifade edemezdi.Sizi simdi daha cok anliyorum
Rabbim bir daha boyle aci kimseye yasatmasin
Selamlar
Lutfiye Taskan
Hollanda