Uçuşurken penceremden kuşlar,
Koşarım, senden haber var diye.
Ama, boştur hep bu koşuşlar,
Bir kez dönüp bakmazlar bile.
Vurulmuş gibi başıma,
Anne, anneciğim!
Duyuyor musun sesimi?
Öyle yalnızlık içindeyimki,
Bilmiyorum nereye gittiğimi.
Bu ne bitmez arayış?
Sordum sarı çiçeğe:
Söyler misin, nedir kaderim?
Çiçek eydür dertli baba:
Yoktur ondan benim haberim.
Bilinmeze kaldığımdan beri,
Oldum olası ben,
Çiçekleri sevdim.
Küçük bir çocukken,
Toprak, su verdim.
Ufacık saksılar içinde,
1989 Yılının 19 MAYIS ’ındayız.
Günlük - Güneşlik bir öğle sonu.
Nevzat Şener Bulvarı’ndayız,
Sarıkaya, Yozgat, Ankara yolu.
Otobüsler, kamyonlar, motor ve taksiler,
Dağları sarp, dağları zor.
Kışları soğuk, yazları kor.
Tırnaklanır tütün tarlaları.
Uzaktaki İlçede hayat zor.
Hasad, bir avuç tütünle, biraz üzüm.
El ovuşturur.
Bel büker.
Takla atar.
Yağ çeker.
Kuyu kazar.
Etek öper.
Dereler çağlamaz mı?
Gülenler ağlamaz mı?
Benim bu figanım,
Gönlünü dağlamaz mı?
Salınıp gezersin.
Toprak, su, hava,
Dağ, taş, ova,
Bağ, bahçe, Doğa,
Çiçeğe hasret.
Kelebek, kuş, arı,
Çiçekler bağlı,
Hayvanlar serbest!
Eğ boynunu çiçeğim,
Yoksa seni yiyecekler.
Sonra da bana,
Ekmeseydin diyecekler!
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!