Küçükken dünyaya göz ucuyla bakardım.
İnsanların ölümsüz olduğunu düşünür,
Bütün sevdiklerimizin bir ömür yanımızda kalacağına inanırdım.
Bazen gözlerim takılırdı cami avlusundaki insan topluluğuna.
Büyük bir taş üzerine konulan sandığın ne olduğunu merak ederdim.
Sonra o sandığın içindekini…
Güneş ışığından mahrum bıraktığın, derin diplerin yosun tutmuş, tortulaşmış, matlaşmış, kayalarının diplerine saklayan sen,
Bir martının çığlıklarına aldırış etmeden,
Nedensiz ve sebepsiz hatta sevgisiz yaşamak hiç mi dokunmaz,
Hiç mi üzmez seni bensiz yaşamak, hiç mi çarpmaz o taş kalbin aşk uğruna söylesene?
Derin maviliklerden gelip,
Sığ sularda can çekişmenin ne demek olduğunu bilir misin sen?
Şimdi sen yoksun,
Yüreğimin en can alıcı noktasında,
Zihnimin işgale maruz kalan en hassas bölgesindesin.
Nedense her şiirim sana yazdıklarım kadar özgür olmuyor,
Ve senin ismin kadar uyumlu.
Tükenen umutları yeşertmekti onların tek amacı
Yaralara merhem olmak için çıktılar yola
Düşeni kaldırmaktı kitaplarının ortak inancı
Bütün dünya gördü adı katliam başrol İsrail
***
Savunmasız insanları öldürmeyi ilke edinmiş bunlar
Seni sevecek gücüm kalmadı artık.
Ne o güzel yüzün nede gülüşün.
Hepsi de benim için boş bir bavul kadar anlamsız.
Sevgiye yenik düşen kalbim acı içinde yanarken,
Sen bu aşkın galibi;
Sahte sevgilerle kutla şimdi marifetini.
Mutsuzluğumu sana bağlayacak kadar kör düğüm olmadım ben.
Nede el açıp sevgi dilendim senden.
Belki herkes gibi benimde hatalarım oldu,
Yanlış zamanda yanlış olan seni sevdim.
***
Uzaktın.
Bilseydim beni sevmediğini, bu kadar üzülmezdim.
Bilseydim zoraki tutan ellerini,
Sarıp sarmalamazdım.
Bilseydim amacının gününü gün etmek, eğlenmek olduğunu,
Her gece lanetler yağdırmazdım.
Bilseydim, bilseydim boş vaatlerle dolup taştığını,
BENDE KALAN
Karanlıkta kalmışım anne.
Yalnızlık sarmış dört bir yanımı,
Gölgeler kuşatmış her iki koldan,
Bende bir sen bir de ben kalmışım anne.
***
Önceleri küçük bir noktaydın kalp odağımda.
Her nefes alışımda acıtsan da canımı,
Dur diyebiliyordum bitmeyen sancılarıma.
Şimdileri ise gittikçe büyüyen,
Her yağmurdan sonra biraz daha yeşeren,
Karşıdaki dağın, puslu bakışları altında,
Beyaz bir örtü kapladı, şanınla yürüdüğün toprağı.
Sis çökerken gözlerimin ferine,
Senin hayalin geçiyordu kapımızın önünden.
Bir yığın beyaz oturmuştu sanki üstüme,
Beyaz ki kalkması mucize,
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!