…bir yolculuktu… Başlangıçta
Bu kadar anlam-dı Yeter-di
Başlamaktı önemli olan Başlamak
Ş İ M D İ …başka… bir.. yolculuktu artık
Yolcu-lar-la Anlam çoğaldı
A N LA M L A R... büyüdük… Çocuktuk da ama
Bir an geldi aradım canım..
Aramasam bilemeyeceğim duygularım
Saklı bu nüvede.. 2 dk. 11 saniye..
Sesini duymakla esneyen genişleyen
Bir canım hâlâ peşinde.. takibinde.
Giderek daralıyor çember. Köşeye sıkıştım çaresiz. Yaşama iç güdüsünden başka bir dürtü değil beni ayakta durmaya zorlayan. Geri dönüp - hayır - kafam basmıyor zekama yenik durumda zekam. Çekip çıkartamıyor çekip çıkarttığını da gömüyor tekrar toprağa. Basit bir çözüm uyduramıyor.
Aletlerimiz makas bıçak balta kama testere hepsi kesip doğramaya biçip parçalayıp ayırmaya yarayanlar. İğne yok iplik yok tığ şiş yok örmek dikmek yok hep sökülüş var hep yırtılış.
Yeni birşeyler öğrenmeliyim hep. Yeni bir şeyler öğrenmeli durmadan yeni bir şeyler öğrenmeliyim. Öğrenmeli öğrenmeli öğrenmeli A-B-C-D-E-F- (Ç) - Büyü - yap - mayı da. Entrika üretmeyi -de- sürükleyiciliği de -
o iki.. koskoca başparmağın temas ettiği
dokunuştuğu noktacık arasında
öylesine büyük bir boşluk gördüm ki..
o fotoğrafta..
şimdi uzaktan uzağa bile bakınca..
cesaretin yüreğe en dokunaklı bölgesinde
-korunaklı- duran tek odacığında.. O'da
-odacığında- her şeyden evvel ruhunu soymuş..
-soyunmuş-oymuş- / oyunmuş gibi \ bir tek kadın..
cismen ve ismen yokken dahi beklermiş
"Kargaya yavrusu, Kuzgun (Şahin) görünür" demişler de
Kızgın (Şair) a yavrusu ne görünür dememişler... hımm
Demek ki diyorum, bize göre
Kızgın Kuzgun veya Şahin Şairlik,
-son ucu- perfectionizmin.
SYNTHESIZER
Çok sessizlik kavramıma geçiş sürecinden sonra ona dair yeterince bilgim yok. Çok tanıdığım söylenemez yani. Haritanın orta uzaklıktaki bir yerinde yaşadığını bilmemin dışında sadece zihinsel bir yaratma çabasıyla sahiciliğini kurguladığım tasarım bir kişilik ile nereye kadar ilerlenebilirse artık oraya kadar sürebilir bu yolculuğum -muz-; lügatten seçilmiş bir takım kelimeleştirilişlerle bir hayalin canlandırılmaya çalışılması, onu gerçeğe dönüştürmek, gerçeğe dönmesini - gerçekliğine kavuşmasını - beklemek aklı alabildiğince zorlamak ve yormak zevklice bir uğraşı aslında.
O ne de olsa tamamen değil kısmen -yabancı- soyut biri. Bir yabancıyı tanıyabilmenin, tanıyıp tanımlayabilmenin yolu onunla yakın ilişkişkiye girmek, birebir yaşamayı gerektirir. Bu yakınlaşma olamıyorsa bir hata var demektir bu yazılımda.
"Şimdi derin bir aksiseda gibi uzayan bir ses odaya yayılıyor."
N. Hikmet Ran
*
Çaktırma
Gepgeniş pencereleri, teras manzarasına bakan odasında, yatağına yüzükoyun uzanmış; vücudunun bütününü örtmekte olan ipeksi çarşaftan, bir bacağını sıyırıp dizinden kıvırarak, havada, ölçüsü belirsiz bir müziğin, yavaş ritmine tempo tutturmuşcasına, gayri ihtiyari sallamaya başladı.
-ne oluyo burda?
yüzünü buruşturdu ve sessizce bekledi bir süre
"Hayat yaşamaya değer" deniyor hep, sanki başka seçeneğimiz varmış gibi.
"Hayat güzeldir" de diyoruz bazı bazı, sıkça "kıymetini bilmek lazım" filan da diyoruz üstüne, kaymaklısından; iyi de hiçbir şey bilerek gelmiyoruz ki dünyaya; burada doğurulup yaşamaya mahkum bırakıldığımız için "aslında fena da değilmiş hani, bir daha, hatta bir kaç kere değil, devamlı gelelim" deme seçeneğimiz ise hiç olmadığına göre, böylesi düz taban cümleler kurmanın da bir manası yoktur kanımca.
Yaşama delicesine bağlı olmaya, bağlı kılınmaya çabalatan albenili, süslü püslü ya da tumturaklı sözcüklere hiç mi hiç lüzum yok kısaca.
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!