Yaşadığım yerden sıra dağları görürüm
Çöker yorgun akşamlar mor tepelere
Sensizliğin hüznü üstüme siner
Her gelen karanlıkla yeniden ölürüm.
Gecenin uykusuz rengidir son mısralarım
Öfkeli bulutlar ümitsiz bir aşkı anlatır
..
Sen kanatsız kelebekler gibi konduğun yerden uçamazken
Bir daha kesin kavuşmaz canım sana
Biraz daha derinden gelir ama susmaz
Aklımla fikrimin ağız dalaşları
Ayaz martıları gibi çığlıkta
Neydi mutsuzların mutluluğumuzdan telaşları
Ben korkak rüzgarlar gibi
..
Ampul var, ampulçük var… 40 Watlık olanı var 1000 Watlık olanı var… Kandil var projektör var. Projektörün ışığında kandili aramak güneşli havada yıldız aramaya benziyor. Ateş böcekleri gündüz görülmüyor. Güneş de doğudan doğuyor.
Uykuyu sevenler şafak vaktini göremiyor. Akşamdan akşama gün batımı seyretmeye çıkıyorlar… İçinde ışığı olmayanların dışarıdan gelen ışıkla gözleri kamaşıyor, aydınlıktan rahatsız oluyorlar… Onun için de ortalığın kararmasını bekliyorlar…
Alavere dalavere böyle zamanda daha verimli oluyor… Prodüktivite merkezleri böyle uygun görüyor. Alavere dalavere çok laf ister, laf uzadıkça daha kolay gizlenir gerçekler… Laf ebeleri önemlidir bu yüzden… Öyle eski kadılar mı var şimdi?
Hık deyicilere veriyorlar dolu keseyi… Ama öyle zamanlar oluyor ki laf ebeleri bile şok oluyor gerçekler karşısında. Konuşamıyorlar o zaman dilleri tutuluyor da… İşte o zaman arkalarıyla konuşuyorlar… Öyle hissediliyor pis kokular…
Projektörler altlarındaki zemini aydınlatmıyorlar da o nedenle kötülüğü aramaları hep uzaklarda oluyor. Hocalarımız geniş çaplı olduklarından, üç beş kişiyle uğraşmıyorlar. Ayaklarının bağını bağlamadan dünyanın öbür ucuna şut çekmeye hazırlanıyorlar, ama öbür ayak bağcıklara bastığından kendi etraflarında dönmek zorunda kalıyorlar… Ahhhh! şemsiye tutucu olduğu gibi bir de bağlardan sorumlu bir uşak olsaydı, görürlerdi günlerini… Hedefi on ikiden vururlardı. Eğilmeyi öğrenememiş bir milletinde oluyormuş, olumsuz tarafları… Bir gün gelecek o da düzülecek, IMF fizik tedavi için geliyor, ama, biraz ihtiyaç var zamana… eğilmenin de bin bir çeşidi var… Yine de ders derstir insanoğlu elektriği, kömürü, odunu bulamayınca tezekle yetinir…
Merkezkaç kuvvetiyle çalışan her ne olursa olsun, sorununu, kendi istediği gibi çözemez…
‘’Aşağıda olanlar hep yukarıya bakarlar, yukarıda olanlar ise aşağıya…’’ Bir de başkalarının omuzları üstünden yukarıya bakılıyorsa işte o zaman ders verme sırası gelir o omuzlara…
..
Koşturupta peşinden çekme beni
Sevmiyorum deyipte gönderme beni
İlgisiz davranıpta soğutma beni
Anla artık anla seni sevdiğimi
Hergün hergün yollarını gözlemekten
Gelip geçecek diye seni beklemekten
..
Yine başladı bir gün batımı
Gel de birlikte seyre dalalım
Akşam sefası,akşam sefası
Şimdi tam da dinlenme sırası
xxx
Başlayacak her zamanki gibi
Denizyıldızının yakamozla dansı
..
Adalardan kayıyor güneş
Yavaş, yavaş denizin derinliklerine
Ufukta bulmuş kendine bir eş
Başını koymuş yaslanıyor dizlerine
Öper anlından tepelerin visalini
Yaşatır gün batımı zeval misalini
..
Sevda çiçeğini dökmüş kaşına
Yar yüzünü bana yıkış geliyor
Ateşini sere serpe döşüme
Güllerini dize yıkmış geliyor
Gün batımı dile getirmiş aşkı
Dağılır içimde akşamın ufku
..
su uyudu…kendine dön artık deli çocuk
bir üzüncün bunalttığı ebruli şehir
bahçeler tene benzedi, uzaklara yolculuk
her şiir bir aşka çıkar haydi içerime gir
unuttum şimdi hangi mevsimdi kim bilir?
kendi üzerime kurdum yalnızlığımı*
..
Birgün de benim için doğsun güneş
Sıcak aydınlıklar dağılsın evrene,
Bir aşkı fısıldasın meltem nefesiyle
Bir zaman önceki sevgilim yine.
Gün batımı uçan kırlangıçlar
Akşamı taşırken kanatlarında,
..
Ölüm gibi sessizdir yalnızlığım
Sustum kilit vurulunca dilime
Tut ki bir kömürdür bu yanmışlığım
Anılan bir sensin bir tek kelime
****
Gözlerimde ki bulutlu uykundur
Bir varlığınsa o suskunluğundur
..
Sebepsiz ayrılık ölümden beter,
Sevdiğim bir gül gözümde tüter,
Gül dalında şimdi bir baykuş öter,
Sebepsiz ayrılık ölümden beter.
Sebepsiz ayrılık ne kadar acı,
Her gün batımı kâlbimde sancı,
..
Anıtı dikilmiş inci kefallerinin olduğu yerde
Doğu’nun gizemli şehrinin tam merkezinde
Bir kamu binasının yüksek balkonundan uzaklara
Mola anlarında bakardım üstündeki bulutlara
Sıgara dumanını içime yudum yudum çekerek
Yarımay gibi yükselen bir dağdın sen ey Erek
Sordum dostlara söylemişlerdi senin adını
..
Hem...yakınlardayım.....
Hem...uzaklardaaa........
Gün batımı rüyalardaa....
Gün doğuşu hayellerdeyimmm...
Ben....YAKAMOZUMMM....
Bir bakarsın varımm....
Bir bakarsın yokumm.....
..
Yağmurlar yağıyorken sicim sicim
Sönmedi bir türlü, yanıyor içim
Yüzün düşlerimde hep aynı biçim
Saplandı yüreğe, kor oldu özlem
Yüreğim, umudu yitirme sakın
Her şafak vakti semaya bakın
..
Sana giden yollar mayınlı geçilmez gülüm
Mayın tarlasında gül de yetişmez gülüm
Sen orada, ben burada, hasret tam ortada,
Sevda bir nehir olmuş ama içilmez gülüm.
Sen seheri geçmişsin kuşluk vaktinde
Ben gün batımı beklerim ikindide
..
bilmem kaçıncı gün batımı bu sensiz
en hoyrat rüzgarların akçıl örenindeyim
tüm garipliklerin birleştiği yerde
ne çöller ülkesinde ne serindeyim
kutsal duyguları soluyorum geceler boyu
karanlıklardayım dişlerin beyazlığında
..
Gün batımı
İsmet Babadayım bu akşam
Yanımda dostlarım olacak
Ya girişte
Portmantoya bırakırız dertleri
Ya da Boğaza atarız
Cehhennemin dibine giderler....
..
Ruh darlığım kalem ucu kadar
Kader bundan sonra ne yazar
Yüreğimi karartan bu ince sızı
Ah dökülür satırlara azar azar
Kalem ucu karası kağıdı boyar
Gözlerinin siyahı kalbimi yakar
..
ve bir kez daha yudumladı günü
sevginin yozluğu içindeyken yine
al perçemli elleriyle
gün batımı içiyordu sebepsiz
o akşam sonrası
ipe gerdi yüreğindeki sevgiyi
ve de varılmaz sılayı
..
Gitmenin diğer adıdır
Günün en buruk tadıdır
Gün batımı
Sonudur gündüzün
Yüreğe çöker hüzün
Oyunların bitti an
Çocukların evine gittiği an
..