Yüreğimiz mahkum edilmiş
Tırım tırım arıyor Eros bizi
Elimizde kalan bir avuç ay ışığı
O da parmaklarımızın arasından sızıyor
Damlaya damlaya mehtap oluyor ayaklarımızın dibine
Şarkı söyleniyor manzaraya
İstersen elini göğsüme sok
Deş sonra
Çıkar yüreğimi
Sık ellerinle
Avuçlarından kanlar dökülsün satırların üzerine
Sen kapa gözlerini bu gece
İstanbul bekler bizi,
Huzur içinde uyu
Uzandığın sessizlikte,
Aşiyan diye söz verdiğimiz buluşma yerinde
Yoksan, zamanı geldiğinde
Sen gideli
Sene de bir çıkıyor İstanbul’da dolunay
Onu da görebilmek için
Kalkıp gidiyoruz Balat’a
Çeviriyoruz masayı kuleye
Ayıda bir kürekci çekiyor meyhaneye
Özlemek öyle hergün takılan bir kolye değil.
Kimi gün inci gibi dizilir yudum yudum gerdana,
kimi gün kopar dağılır avuçlarına…
05/12/2009 00:42
Kaybedenler arasında saflara dizdiler
önce
sıra ile aldılar
içeri
çırılçıplak bir özlem
kan
Sanki Japon çizgi fimlerinden fırlamış gibi bakıyorsun ya
Üzülünce
Gözlerin iri
İçleri bulut yüklü
Dudakların titrek ve ıslak
İşte o zamanlar öpmek geçiyor içimden seni
“nereye varacak bu aşkın sonu”
Nereden geliyordu ki?
Issız bir çölün uçsuz bucaksız sahillere el salladığı tepecikten mi?
Ya da
Yemyesil bir ormanın çorak bir vadisinden mi?
Bir yere gitmek istiyor bu aşk
Durgun bir suya atılmış taş gibi
Usul bir akşam üzerine düştü yüreğim
Susturmak ne mümkün
Nefesi sıkışıyor
Yutkunamaz oluyor
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!