Aşk,
belki de sadece kristalden bir hayaldir,
kırıldığı zaman
kalbine batan…
Sevgi yokuşlarına vurur
çoğu geceler kendini
Hızlı başlar
Yoruluverir ortalarında
Düşünürken yolun sonunu
Takılır parke taşa ayağı
Duyuyor musun?
Sana sesleniyorum Cemal
Armut dersem sev,
Elma dersem aşık ol,
Meyve salatası gibi
Önüne gelene razı ol!
Silelim gitsin tüm yazdıklarımızı, en son cümleler olsun varsın bunlar. Kendimize inat şiir gibi değil de düz yazı olsun bu sefer. Kendimiz olalım kendimize ve sevdiklerimize rağmen. Diğer tüm izlerimizi silelim bugün, gizlenelim sessizliğe…
İstanbul nasıl da sinmiş bu gece, ne sessiz, ne renksiz. Sanki içine kapanık bugün, sanki biraz durgun, biraz yorgun. Hadi boş ver kalk İstanbul, hazırlan… Göç mevsimidir artık. Topla semalarındaki uçurtmaları… Söyle, geceleri küçük lambalar takmasınlar artık uçurtmalara. Yıldız taklidi yapmasın hiçbir uçurtma! Kim bilir kimin göğünde artık dün gece baktığımız yıldızlar.
Zorla da olsa, ite kaka da olsa kalkar İstanbul yaşadığı deniz ikliminden. Geriye kocaman bir çukur kalır, Anadolu’nun artık bir gamzesi olur.
Hatıralardan ne yapılır
ya eskiciye verirsin
yerine iki leğen
bir çift mandal almak için
ya da gömersin,
arada sırada,
Büyüdükçe insan kendine bile alışıyor
Ne çok oluyor bazen
Ne yetmez ne yetirmez bazen
Bir fidanın dibinde çağlayan oluyor
Bir bardak su da taşan son damla bazen
Ya da küçük oteller rehberinde okunmayan sayfa oluyor
Lan gece
tutun bakalım tutunabildiğin zamanlara
nerede senin kör kuyuların
ıssız ıslaklıkların
derin yamaçların?
Ne biçim gece
Sen gideli
Galata Köprüsü iki kere açıldı
Hayret birşey ikisinde de kapandı
Soldan üçüncü dükkan sahibi şikayet etmiş
Balık ekmekçileri kaldırdılar
Artık takılmıyor boğazımıza
Ne kadar mahsun bakar
Şişedeki balık
Nasıl hüzünlü bir vedadır
Tavadaki balığa bu bakış
Aynı masanın farklı köşelerindeki bekleyiş
Ne boktan bir buluşmaya vesiledir
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!