Ah be Cemal,
Bir geceliğine kayık olsan
Liman almıyor seni koynuna diye,
Hiç bakmadan gökyüzüne,
Batırırsın kendini,
üzerinde yarısı martılara atılmış
Bir geminin koynunda uzanmış
beklerken sahili
Bir rüzgar bulandı gözlerimin
kara sularına
İpini boynuma doladığım filikam
Boy vermek için daldı karanlığa
Kuzgun
çıkarken pencereden son kez,
Kurar saati şimdiye,
Dönüp hüzünle bakınca arkasına,
Her saat başı iç çeken
bir guguk kuşu görür
Her zaman oturulmaz bir gamzenin kenarına
ve hissedilmez bir dudağın izinde genelde bu denli sıcak bir ıslaklık,
”den”imden yoksunken ben keşke söyleyebilseydim ne denli keyifli ve sıcak olduğunu içimin,
ama bakma bana öyle şaşırmış ve bilmez gözlerle.
Benimkisi yeni birşey değil.
“den”sizligim dayanmakta Ankara’nın kurtuluş yıllarına.
Keserdi
İstemeden,
Elimi her cebime daldırdığımda,
Bir başaltı oyununda,
Cesareti yüzünden kırılan misketim.
Ama olamzdı bile umrumda,
Sabah traş olurken bir an gözlerime takıldı bakışlarım,
O kadar güzel oturmuştun ki mahmurluğuma
Hiçbir manzara bu kadar yakışmamıştı bana
Kıyamadım,
Yüzümü bile yıkamadım
Sen ıslanma diye
Keşke tüm saatleri geri alsak
Ne alan
Ne veren
Gavur olsa
Keşke tüm dakikaları
Kuma katsak
Gizliydi
gizi gitti
gizsizlesti
gizliyken severdik birbirimizi
gizsizlesince
bırakıp gidiverdi beni
Boşuna uğraşma.
Hiçbir şey satın alamayacak,
bildiğin en ufak bozuk parayım ben,
sen bile harcayamazsın.
Şekerli, yapış yapış bir sakız istesen,
'..bir avuç su gibi,
buz gibi ve berrak,
kana kana içmek istiyorum
ama doyamadan akıp gidiyorsun
parmaklarımın arasından.
Geriye tadımlık ıslanmış dudaklarım
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!