Topraktan yaratıldı ilk insan, ilk kabile
Habil'e verilenler, verilmedi Kabil'e
Yasak meyveyi koyup, altın yaldız kab ile
Ademoğlu önüne ser desem sermez misin?
Yakmayan kor ateşler dönse Dicle Fırat'a
Yıllar sonra yadedip adımı anarsanız
Şu dünyada huzurla kalamadı dersiniz
Genç yaşımda öldüren eceldi sanarsanız
Gönlünün muradını alamadı dersiniz
Yeniden doğmak gibi, kalpten kalbe düşünce,
Geçmişimi silmekti, bendeki her düşünce.
Ellerimi sevgiyle, yüreğine sarardım,
Şimdi bitti o sevgi, bende soldum sarardım.
Bir küçük şiire sakladım kendimi,
Bulan şairdir.
Vicdanımla bastırdım kinimi,
Bulana zehirdir.
İlk nefesimi aldığımda yoktu yanımda hakimler,
Göbek bağımdan asılmadım Tuğba ağacına.
“”Ben bu hikayeyi eksik yazmazdım da,
Kağıdım bükük, kalemim kırıktı..””
Kendi suretime yabancıyım bugünlerde..
Bir de senin bakışına..
Yaptıkların cezasız kalır diye sevinme
Kederimi gözümde buğlamadan gelirim
Dizlerime kapanıp affet diye dövünme
Vicdanı törpüleyip ağlamadan gelirim
Ne yağmurum varsa, döküyorum giderken..
Görünmeyen acılarımdan, can çekişiyorum.
Kollarım omuzlarıma, bedenim dizlerime yük oluyor..
Kitap ayraçlarına takılmış virgülleri toplayıp,
Küçük harflerle başlayan, şiirler döküyorum gözlerimden.
Gidişine kalıyorum sevgili,
Açık çay renginde kızılın,
Gün batımını izliyorum.
Gün geceye, ben yerin dibine batıyorum..
Yağmur sonrası,
yaprağın güneşte kuruma mesafesi gibiydi
vuslat..
Hiç bir fidanın dalına kelebekler konmaz,
hep kuşların yükünü çekerdi minik kolları..
Çiçekli Bir merdiven dayadım gökyüzüne
Yıldız kümelerinden topladım şiirleri
İnci sözleri serpiştirip o güzel insanlara
Koşmak kırları yeşil bahara
Ve aşk ısmarlamak tenleri çiçeklere .
Yüreğin duyguların hiç incinmesin inşallah melek saiirem ??
Gönül renginiz solmasın.
Gönül renginiz solmasın.