Baskın vermiş Ermeni aman yok hiçbirinde,
Kurtulan dört çocuk en büyüğü onbirinde.
Onbirinde abla, üç er kardeş gerisinde,
Ramazan daha beş, bilemedin yedisinde.
Varmış Kars’a üç er bir ablanın terkisinde,
Budur o an kalan Hudoğlu’nun mazisinde…
Girdiği her savaşta
bırakırdı bir parçasını.
Yol uzadıkça gözünde büyür,
çetrefilli yollara girmektense diklenirdi,
bulunca fırsatını kaçmak için.
Her bana diklenişinde
Gece vakti polis telsizinden gelen anons:
Saraçlar çarşısında bir cinayet işlendi!
Polis, yerde yatan Eyüp Dede’nin başında;
Katil bu! Diyorlardı, öldürdü mesleğini.
Cansız bedeninde ise sitemkar bir bakış,
Soruyor sessiz, katil ben miyim yoksa siz mi?
Kalmamış gözünde fer, o kadar mı yorgunsun,
Yüzünde renk bile yok, niye böyle solgunsun?
Bir vapur geçer şimdi sessizliği yararak,
Çıkma dışarı, bak devam ediyor sağanak.
Söyle, bitmeyen karanlıktan mı korkuyorsun?
Sesim, derin bir çığlık
çıkmaya çalışır
kör kuyulardan,
yırtarken
o uğultulu sessizliği,
azap dolu işkenceler
Hayatta bir şey var ki,
Hayali cihana değer
Kapasam gözlerimi
yokluğu ömre keder.
gülmese yüzün bir kere
olurdum heder,
Haylazın bir gelip vururdu:Elim sende!
Başlardı işte o an bitmeyecek hengame.
Biri kovalar herkes kaçardı süratlice,
Çocuktum, en sevdiğim oyundu elim sende.
O an koşmaz, sanki ruhum uçardı özgürce,
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!