Varlığınla hemdem olmuş ruhum,
Yokluğunla derdest ve mahrum,
Derd-i dil ne gelir ne de çıkar idi zuhura,
Hep kalsa idin içimde sessiz feryad-ü figanum.
Dönüyor mu dünya kaldı mı başka hatvesi?
Dönüyor lakin yakında kırılır mihveri.
Yarın oldu zaten bugün kur da bak saati,
Gün geldi artık, neyin okunur esamisi?
Temizlemek için kirlenmiş ruhumu,
hamama götürdüm geçenlerde.
Yatırdım göbek taşının üstüne
sabunladım her yerini.
Ne kadar uğraşsam da,
sabun eridi gitti
Kadın gece, tülün üstünde inci tanesi,
Kadın gündüz, güneşi çöktüren efendisi.
Kendini bilmez tutup çizerse karikatür,
Olur basın özgür, fikir özgür, vicdan özgür.
Onuru incinmiş derse vur kır dök ve öldür
Pişkince bağırır, durma şu yangını söndür!
Yangını başlatan o cana attığın közdür,
Dünyada yaşamaya
layık tek varlık olsa,
bir kelebek olurdu,
sense, o dünyadaki
en alımlı kelebek...
Misket oynuyorum hayatla,
doğduğumdan beri.
Verdiği misketler hep kırık,
utuyor beni.
Bense…
Ağlıyorum.
Kırsam da misketleri,
artık ağlamıyorum.
Çünkü öğretti bana oynamasını,
heybelerinde
bir dilim kuru ekmekle beraber,
umut taşıyan
Yoktu ki senden öncesi, hatırlamıyorum.
Olmayacak da senden sonrası, biliyorum!
Sen doğup dünyamı aydınlattığından beri,
Seninle var oldum, artık bende yaşıyorum.
Bakınca buradan güneşi göremiyorum,
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!