uçurtmam gökyüzüne tutunduğunda
nasılda atmıştı yüreğim alelacele,
ellerin ilk değdiğnde ellerime
içim nasıl ürpermişti.
ve alçak fikirler düşerken aklımıza
nasılda acımıştı içimiz
içiyorum,
hiç bilmediğim bir yerde,
hep sen,herşey sen,
yürürken çakıl taşları ismini sayıklıyor,
içimde ki gizlediğim ben gibi..
benim değilsen,
parmaklarımın duyuları silmiş tenin,
dudaklarım hissiz uyuşmuş asırlar önce,
yüzün düşmüş yüzüme,
yüreklerimiz aynı kağıda çizilmi biz doğmadan,
bu yokluk başka,
ne açlığa benzer,ne de susuzluğa...
bakışlarının değerini hangi sarraf anlayabilir
gözlerine hangisi paha biçebilir..
bir çift büyülü göz gördüm
artık bana bakamayan
kendi kendine hayata tutunup
usul usul sokuluyorsun azrail,
düşüyorsun olur olmadık aklıma,
neyi paylaşamadık üç günlük dünyada,
ölüm kadar soğuyorsun sevdiğim,
yitiyorsun..
kendi içinde kayboluyorsun,
gidebilmek yüceliği varsa damarlarında
vakit kaybetme gelecek günlerinden..
git
alabildiğine yıka yüreğini
başka ellere sarıp sarmala benden kalan tenini,
zaman durdursun akışını
görüyorum yine
beraber uyanışlarımızı
güneşsiz bir izmir sabağında..
tonlarca isimsiz kokulardan
burnuma ruhumun esaretinin kokusu geliyor
bir de
damarlarımın sızısı döndürür bu emanet yalnızlığın başını,
bu mutluluk yanaklarına sinen bir medcezir olur,
sevişirken gece güneşle....
sana söylemek için biriktirdiğim bu sözcük kuponları,
hepsini yırtıp atıp
birazda yakıp içimin kenetlenen geleceğini
ellerim ellerinde,
sesler yükseliyor yüreğinden,
belli ki ilk kez sana sarılıyor,
yüreğine sakladığın bir masal,
sessizlik diyorsun bana bakarken,
sensizlik diyorsun canımı acıtan,
bana birşeyler anlat
ellerin kadar güzel kokan cümlelerle,
dilinden süzülüp çarpsın kulaklarıma..
bana şehrini anlat,
ışıklı renkli sokaklarını,
sokaklarında yürüyen kalabalık yalnızları...
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!