Gözlerime mil çeken - Ruhuna dokundum bu gece... Gizli bir ibadet gibiydi sayıklanan düşler / kırık dökük kanatlarımın hala haberi yok havaya kalkan kolumdan, kendim bile bıkmış durumdayken benden nefesim ile kalp ataşlarımın arasındaki o nefretle sevişiyorum... Bu mahşer gününden sıyrılmaktı - şeytana inat küfürdü... Bunca yıl boşa dönen zamanın kolları gibiydi hüzün perisi / kanıma karışan zehir gibiydi - sana ölüyorum demem gibiydi bu üstü örtülü ruh - ruhuna...
O ki; Başka bir
tendeyken ruhum beni öldürmeye geldi - dudaklarımın aralık kapısından
geçti Önce..................
Sus /..
Ağzını bile açma bu gece (..)
Kaç yaz geçti üzerinden sevgili -
ömrümün o eksik kalmış adsızlığı gibi öpüyorum seni, içi boş sessizliğini..
Kalbi dışarıda atan yalnız çocuk - ayağının altından kayarken zemin o ilk vuruştaki sertlikle sevmişti kalbini...
Evet kabul ediyorum -
Bu kez son olmalıydı
son defa taşıyacaktın cehennem biletini yüreğinde
dönüşü olamazdı bu son gidişin
sen hep aynı yerde olacaktın yarınlarıma,gölgenle...
Hep erken geldiğini sanırken
hep geç kalırdın bana,
O ilk kelime ne olmalıydı
Bunca yıl sonrası ruhumda ki bu acının tarifi hangi duayla buluşmalıydı
...İçimdeki o yorgun Tanrı düşecekse eğer yere
Rüzgarlar yakacak bu gece tenimi sessiz (..)
Acemi birer oyuncuyduk Tanrının gözlerinde..
Vedası çoktan hazırmış ellerinde..
Ellerinde bulanık bir Tanrının laneti var Eftelya
Ölüyorum adım adım cesedinin yanına
Son kez toprağını vurdum yüzüme
Suçsuzluğum inerken şehre buğün - terkediyordu yüzün beni (...)
dönük bir sırta ne denli yabancıymış oysa ruhum...
Kapının aralığından gölğen vuruyor bu gece,
hiç bilmediğim bir yalnızlıkla seviştirir gibi alaycı bir acı yontuyor tüm gövdemi...
Üşüyerek seyrediyorum,hayatın arkopellerindeki o acımasız titremeyi şimdi...
Ve sen sırtını dönerek ikimize - ömrümüze,hiç tanımadığımız kadınları,adamları hayatlarımıza katarak bir cinayetin tam orta yerinde yapayalnız bırakıyordun beni... Elimde,duvarlara çarpa çarpa kendisini parçalamış kalbim...
Şimdi hanği yalan,hanği yasak karşılaştırır bizi...
Ödeşmeler bitmiyor yüzümde,düşler eskiyip gidiyor teker teker...
Kalbimdeki sözleri ölenlerin yeminleriyle evcilleştiriyor gibiyim sanki...Ve dünya almıyor beni içine...Tenim inciliyor...Çıplak yaram buluşturuyor beni,şimdi senle...Yazmak bir ibadet gibi,eksik evlerin toplamındaki çatlaklar gibi görünürken sevgisizliğin sessizliği...Her şeyin dibini,dibini görüyorum sanki...Geç kaldığım ne varsa,sokak lambalarının aydınlattığı o boş yüzeyde saklanıyor gibi...Sanki sesin geliyor mutfak penceresinden,karartılar arasından seçemiyorum yüzünü,ama heyecanlıyım ve gizliden gizliye önemsiyorum seni...Mutfak penceresinden tekrar baktığımda yoksun,sokak lambasının ışığı yola vuruyor...Parlak ve kimsesiz bir ışık gibisin şimdi...İçim acıyla doluyor ve düşüncelerimden akan o kendiliğinden dökülen sözcükler,bu gece yaşandımı düşlerinde...?
Ben sınır falan istemiyorum bu tabloda...Bütün çerçeveler erisin...Bütün resimler,yüzler,biz_ikimiz içine girelim...Hiç görüşemediğimiz halde ve o kadar farklı uğraşlarda olmamıza rağmen,en kötü biçimde belki de birbirimize benziyorduk asıl...
Gidişinin ardından
odamın duvarlarına resimler astım,indirdim
hepsi gelip geçici oldular...
Gidişinin ardından
odamın camını ilk defa açtım bu sabah
ilk defa istedim beni terketmesini
Kollarında ölümümü uyuturdum çogu kez
çogu kez; odamdaki o kırık tuglalarla sevişirdin sen - kanatırken ruhunu yavaş yavaş o bilinmezliğe...
Yokluğumdan ögrendiğin herşeye susup sırtını döndüğün zamanlarda
yakardın içindeki kibirliliği ve sonrası hiç bir şey olmamış gibi tekrardan dogardın ana rahminden ruhumun adsız çöllerine - yeniden...
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!