Gece yavuz bir at gibi kişnedi korkuyu titreterek
Çırpınan bir güvercinin soluk alışıydı benimkisi
Yakalanma korkusuyla sarsılmıştı bedenim
Karanlıkta sadece sokak ışığı, kedi sesleri
Yavaş yavaş geçip gitti yanımdan bir fare
Mavi deniz
Beyaz sema
Ne kadar açık her şey ulu orta
Yeşillikler toprağın bereketi
Işıklar güneşin
Paslı bir mıh saplansa yüreğine
Ancak bu kadar çekersin acısını
Ölümcül bir od düşse bedenine
Ne su ne köpük sensin tek çaresi
Sanma ki yaşarım sensiz huzuru
Elimi uzatsam boşluklardayım
Çığlıklarım kendi kulaklarımı acıtır
Yokluğun o kadar zor ki yıkıntıdayım
Kurtarmaya boş yere el uzanır
Bu yara yıllardır vardı burada
Susmanında bir sonu var avaz avaz bağırmak
Yırtmak istersin ya göğü
Parçalamak yırtıcı bir kuş gibi
Ömürlere ömür eklemek yerine
Ölmek…
kapı eşiğinden ha girdi ha girecek
koltuklarında kavurucu sıcak
ayaklarında çatlak toprak
siz istediniz diyecek
sizler
Hani rüzgar okşar ya geçerken saçlarını
Belli etmeden deniz sevişir ya yakamozla
Hani gözlerine bakınca toz pembe düşlere dalarsın ya sevgilinin
Benim sarhoşluğum ondan
Ben günü içime çekiyorum
Bıraktım bütün geçmişi yerlerine
Bir gümüş tepsi kaldı tarihten gelen
Sana onunla sunacağım kırık kalbimi
Sende son kez çarpacak ölmeden hemen önce
Yorgun
İner gözlerine ağırlık
Yaşanmış bir günün sessizliğidir uyku
Kafayı koyar yünden yastığa
Çeker yorganı tepesine kadar
Çizgi koyar gibi geceyle gündüz arasına
Bir yıl daha geçti kuytusundan hayatın
Saman gibi savurup bedenimi rüzgara
Bir yıl daha avuçlarımdan uçtu
Gelmeksizin yarna
Son uykusuna daldı 30
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!