Sana şiirler yazarım
Bin bir şarkı bestelerim
Bal emen arın olurum
Çiçeğim olursan eğer.
Göğü pembeye boyarım
Baz istasyonlarının yerleşim yerlerinden kaldırılması konusunda toplumumuz hassasiyet gösterir. İktidar ise, bu istasyonların yerleşim yerlerinden kaldırılması konusunda duyarsızdır.
“Bu kadarı da olamaz” dedirten bir haber, konuyu yeniden gündeme getirdi.
Bir baz istasyonu Ankara’daki kanser hastanesinin karşısında 50 metre ötesinde sırıtıyor. Bırakın kanser tedavisi görenleri, kanser hastası olmayanları da tehdit etmeyi sürdürüyor bu aygıt.
Aynı haberden, iktidarın demirbaşlarından olan Ulaştırma Bakanı Binali Yılmaz’ın, “Baz istasyonlarının kanserle ilgisinin olduğu kanıtlanmış değil,” dediğini de öğreniyoruz.
Doktorlar prof.’lar “baz istasyonları kanser yapar,” diyor, hayatında bir hastanenin önünden geçmek dışında tıpla ilgisi olmayan bir bakan ise “yapmaz” diyor.
Haklı… Tıp doktorları tirenci bakandan iyi mi bilecek(!)
Gün görmüş adamdı. Şu anda içinde bulunduğu duruma bakıyor da, eski günleri anımsadıkça kahroluyordu çöp ayıklayıcısı. Sokaklardaki çöp konteynerlerinden ekmeğini çıkartacak adamıydı o?
Elindeki şişi çöplerin arasında isteksiz isteksiz gezindirdi.
Gözüne bir şey ilişti. O şeyi “alsam mı, almasam mı” diye duraksadı. Tam almaktan vazgeçiyordu ki, almaya karar verdi.
Kavaklığa gittiniz mi siz hiç
kavak gördünüz mi orada?
Benim mi uzgörüm yok
koyanlar yanlış mı koymuş o adı? ..
Gelin isterseniz “dayaklık” diyelim buraya…
Balonunu kaçıran bir çocuğunu dövüyordu bir baba
Oğuzelinde bir kuş var,
gagasında gümüş var…
İzmir’de arkadaşım Özgür
Özgür’ün sıla özlemiyle yanan
şair babası yaşar
Çok özlemişler doğdukları eli
Dedem şehre küsmüş
O yüzden yerleşmiş bu ıssıza
O gün bugündür barışamadık kentle
Benim torunlarım barışır mı sence?
MUSTAFA BAKKALOĞLU, HAYATINI HARCADIĞI TİYATROYA KÜS ŞİMDİ
Ne zaman eski adliyenin arka kapısının karşısında, Tüfekçi Yusuf İşhanı kapısının bitişiğindeki bürosuna girsem, bütün işini bırakır gülümseyerek kollarını açar bana Mustafa Bakkaloğlu. Arkadaşın bunca vefalısı az bulunur.
İlk oynadığı onunla bugünün arasından yarım yüzyıl geçmiş olmasına karşın, Ona her gidişimde tek ortak noktamız tiyatro olur. İkimiz de geçmiş günleri özlemle anar, son bir oyun oynayarak nostalji yaşama konusunda birleşiriz.
Bu konuşmamızın üstünden geçen günler boyunca isteğimiz hep düş olarak kalır.
“Gaziantep’te Tiyatrolu Yıllar”ı” yazarken Bakkaloğlu’nu es geçmek olmazdı. O, tiyatro’ya 12 yaşında başlayan bir sahne aşığıdı. Sahne sanatına gönül veren en az 50 kişiyi başına toplamıştı. Onlara kılavuz olmuştu.
Gaziantep Şen Tiyatro’yu, Gaziantep Gençlik Tiyatrosunu kurarak en az 50 oyun sahnelemiş, 50 oyunda da önemli rollerde oynamıştı.
Eskiden de cılız da olsa bir akarsuydu
şimdi ne alı kaldı
Ne de beni
Görmek isteseniz de göremezsiniz
Artık o eski Alleben’i.
Araban bir makamın adıdır
diye öğrendik bulmacalardan
Türk müziğinde…
Arada bir de Gaziantep’in
ilçesidir diye geçer…
Ne odur
Baş karakol
Çarşı karakolu
Suburcu karakolu…
Karakol karakol karakol her yan
Bir de baklavacı dükkânları
Bir baklavacı vitrinindeki
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!