Fevzi Günenç Şiirleri - Şair Fevzi Günenç

Fevzi Günenç

“Kara Şapkalı Adam”dı meslek camiasında adı. Bir rivayete göre yatarken bile başından çıkartmazdı o kara şapkasını. Celal usta da derdik ona. Akyollu bir Sönmez’di o. Matbaacılık yapardı.
Ben küçükcük bir çocukken onun, Kutlarlar’ın Karagöz Camisi karşısındaki matbaada çıkarttığı Ses Gazetesi’nde kalfalığını hayal meyal hatırar gibiyim.
Orada dikkatimi çeken şey, kendi yaşlarında olan matabanın yöneticisi, patronun oğlu Vedat Kutlar’ın ona karşı da öbür işçilere karşı da kardeşiymiş gibi davranmasıydı.
Gözlerinin mesleğini sürdürmesine elvermemesi üzerine başka bir iş tutmaya karar verdi Celal usta. Ne iş yapabilirdi ki matbaacılıktan özge? Bir kere matbaa mürekkebinin tadı bulaşmıştı damağına.
Böylece orta yolu buldu o da... Hem yapacaktı hem yapmayacaktı matbaacılığı. Nasıl olacaktı bu iş? Matbaa malzemeleri satışı yapan bir dükkan açarak camiadan uzaklaşmamış olacaktı.
Böylece açıldı 1970’li yıllarda Şıhcan Caddesindeki mini matbaa malzemeleri mağazası. 57x82, 70x100 kâğıttan özge her şey vardı bu mini mağazada.

Devamını Oku
Fevzi Günenç

Öğretmenlerin öğretmeniydi Şakir Sabri Yener

Şakir Sabri Yener Başöğretmenimin “Gaziantep Büyükleri” kitabı “Bir çok “Benim Güzel Gazianteplilerim” yazılarımın kaynağı oldu. Bir yazarımız bu kitaba atıfta bulunarak şunları söylüyor:
“Asıl Gaziantep büyüğü kendisidir.”
Bu tanı mestetti beni. Çok yerinde bir tanıydı. Söyleyene tüm yüreğimle katılıyorum. Gerçekten engin gönüllü bir insandı Başöğretmenim.
Onun “Halkevi”nde etkin görevleri olduğunu, 1939 yılında Ali Nadi Ünler ile birlikte, Başpınar Dergisini çıkarttığını, sayılamayacak kadar çok araştırma, derleme yaptığını, öğretmen, başöğretmen olduğunu, şiir yazdığını, beste yaptığını biliyorum.

Devamını Oku
Fevzi Günenç

Faruk Elhan dosttan bir mektup aldım. Önce yüreğimi büyüten, koltuklarımı kabartarak beni sevince salan bu mektubu paylaşmak istiyorum sizlerle.
“Benim Güzel Gazianteplilerim” yazı dizinizi beğenerek, imrenerek ve öğrenerek seve seve okuyorum. Kimler gelmiş, kimler geçmiş... Kendilerini nasıl yetiştirmişler, neler yapmışlar, hangi izleri bırakmışlar... Başarılarının ya da başarısızlıklarının ayrıntıları nelerdir? ..
Unutulmuş gibi algılanan bu değerlerin unutulmazlığını sizin gibi vefalı araştırmacı yazarlardan öğreniyoruz.
Kilis için yazılanların çoğunda Nejat Taşkın imzası var. Elli yıldır yazıyor. Kilis ve Kilislileri tanıtmaya Kilis- Gaziantep-İstanbul basınında uğraş veriyor. Sizlere gönülden sevgiler, saygılar.
Bu yazılarınızdan herkes payını alır. Benim payıma hisse olarak öğrenilecek çok şeyler düştü. Sizlere hepimizin minnet borcu olduğu kanısındayım.
Gazianteplilere daha yakından bakma şansım oldu. Kayda aldığınız her konu belleğimizde kalmasa da gerektiğinde açar okuruz. Çünkü çağımızda adresler sürekli olarak değişiyor.

Devamını Oku
Fevzi Günenç

Biz Akyol Mahallesi Sadık Çavuş Sokağı 18 numarada oturuyorduk. Celaleddinler ise aynı sokakta 2 numaralı evde otururlardı.
Günlük gazete çıkarttığım yıllarda babam buradaki evimizin at katını matbaa olarak kullanmamı önermişti. Bense “Kentin merkezinden bunca uzakta matbaa mı olur baba,” diye onun önerisini geri çevirmiştim.
Şu günlerde Sadık Çavuş sokağı kentin merkezi olmuş, iş yerleriyle dolmuş. İki tane de gazete matbaası var. Ama ne bizim bıraktığımız ev duruyor yerinde, ne de Celaleddin’lerin yaşadığı konak...
Yaşımız kaçtı? .. 17-18 filan... Celaleddin’in ne hoş bir arkadaş olduğunun ayırımında olamadım uzun süre. Karşılaştığımız zamanlarda birbirimize selam bile vermezdik.
Evleri gökemli bir evdi. Eski bir konaktı. Zamanın defterdarı otururmuş orada. Atatürk Bulvarına açılan alt katının askeri garnizon olduğunu düş gibi anımsarım.
O ayrı okulda okuyordu, ben ayrı okula okuyordum. Sonra okullarımız birleşti. İkimiz de Gaziantep lisesini birinci sınıfına gidiyorduk. Hiç unutmuyorum. Okulda karşı karşıya geldik bir gün nasılsa.

Devamını Oku
Fevzi Günenç

Güner Samlı’yı Gaziantep’te haftalık “Toplum Gazetesi”ni çıkartmaya başladığı yıllarda tanıdım. Gezgin Satıcı Çocuklar, akşamüstleri çıkarlardı satışa. Bir tomar Toplum gazetesini sıkıştırmış olurlardı koltuklarının altına. Gazetelerden birini ellerinde bayrak gibi savura savura koşarlardı. Caddelerin bir başından öbür başına... Maraton yarışçıları gibi... Bağırarak...

Bana ilginç gelen bu bağırışlardan birinde verilen haberdi.
“Gazetemiz sahibinin babasının kaçak inşaat yaptırdığını yazıyor! Topluuum! ..”
Başkaları gibi ben de merak edip bir tane Toplum Gazetesi alıyorum ve okuyorum. Gerçekten manşette Güner Samlı’nın babasının, “Mütercim Asım Caddesi”ndeki evine kaçak kat çıktığı yazılmış.

Devamını Oku
Fevzi Günenç

Önce fıkrayı dinleyin. Biraz gülün, sonra domuzların Türkiye üzerinde oynadıkları oyunla kıyaslayın, bu kez gülmeyin. Ne yapmanız gerekiyorsa onu yapın.
Domuz hikâyesi şöyle:
Adamın birinin elini attığı dal kuruyormuş. Sağa sola sormuş. “Ne iş yapayım, bana bir akıl verin…”,
Bir akıldane “Domuz besle” demiş. “Dişi bir domuz alırsın, her doğurmada onlarca yavru verir. Sık sık da doğrurur.”
Akıl adamın hoşuna gitmiş. Dişi bir domuz almış. Başlamış başında beklemeye ama domuzun doğurduğu yok. Akıl verene gitmiş. “Yahu bu domuz doğurmuyor.”
“Öyle ha demeyle doğruru mu dostum. Onu önce erkek bir domuzla birleştireceksin.

Devamını Oku
Fevzi Günenç

Yorulmasınlar diye güzelim gözleriniz
büyük harflerle yazıyorum sana şiirlerimi
üzülmesin diye beynin
kısa tutuyorum dizelerimi
belki o zaman anlatılamıyor içimdeki sevda
olsun

Devamını Oku
Fevzi Günenç

Daha 13 -14 yaşlarındaydım. İlk yaz aylarında birinde, bir Öğlen sonrasıydı. Evden işe gidiyordum. Maarif kahvesinin önüne gelince olan oldu.
Önüm sıra giden bir kıza, yanımdan geçen bir delikanlı laf mı atmıştı, cimcik mi atmıştı anlayamamıştım, kabak benim başımda patladı.
Kız, çığlığı patlatınca hemen namus bekçisi biri türeyivermişti yanı başımızda.
“Hangi namussuz yaptı bunu! ” diye de bağırmıştı. Yanımdaki hayta işin içinden sıyrılmak için beni göstermişti.
Bir anda yakalarımdan tutulmuş ve havalandırılmıştım.
O anda kim bakardı senin daha on on iki yaşlarında bir çocuk olduğuna!

Devamını Oku
Fevzi Günenç

Fikri Öztan, en çok sevdiğim ilk gençlik yılları arkadaşlarımdan biridir. Ünlü ve başarılı sinema filmi yönetmeni Ziya Öztan’ın ağabeyidir Fikri. Ziya, bize göre daha da çocuk olduğundan o yıllarda aramızda olamadı hiç.

“Kimbilir belki bir gün çok çocuk yaşta bir oyuncuya gerekseme olur...” diye belki de, hiç kaçırmazdı provalarımızı. Bir kıyıcıkta sessizce oturur, ilgiyle bizleri izlerdi.

Diyebilirim ki, bugün Türk Sinema tarihine adını altın harflerle yazdırmayı başarmış bir yönetmen olan Ziya Öztan, ilk ışığı bizim Derneğimizden aldı.

Devamını Oku
Fevzi Günenç

Şiire çiçek açtıran şairdir Ali Çapan. Hem de bir tek şiire, bin bir renk yükleyerek, bin bir çiçek açtıran bir şair o… İşin güzel yanı, “Benim Güzel Gazianteplilerim”den, “Benim Gaziantepli 30 Şair Simurgum’dan biri de değildir yalnızca. Benim en özden dostlarımdan biridir aynı zamanda Sevgili Ali Çapan’dır o. Ne mutlu bana, böyle güzel bir dostum var! ..
Şiirini kendisinden önce tanıdım Ali Çapan’ın. 1967 yılında Ticari Bilimler Akademisini bitirip doğup büyüdüğü kente gelmişti. Gaziantep’e… Oğuzeli’ne...
1948’dir, doğduğu o yılın adı. Aradan 19 yıl geçecek… İlk gençlik yıllarını aşık olarak dolu dolu yaşayacak… Sonra sevdiğine yazdığı senanatları kağıda dökecek… Bir dosya oluşturacak… Doğa Yayınevi'nde buluşacağız…
Dosyaya önce şöyle bir göz ucuyla bakıyorum ilk karşılaşmada. “19 yaşında bir delikanlı yazsa yazsa ne yazar? ..” diye düşünüyor olmalıyım. Ama daha ilk şiiri sarıyor beni. İkincisine, üçüncüsüne geçiyorum.
Bir de bakıyorum ki işi gücü unutmuş, dalmışım dosyanın derinlerine. Kim bilir kaçıncı sayfadayken, belki de dosyanın sonuna doğru, gözlerimiz karşılaşıyor. İşte o zaman görüyorum Ali Çapan’ın hiçbir zaman değişmeyecek olan olgun gülümseyişini. Bu yaştaki kendine güvenini... Ne yaptığını, ne yapmak istediğini bilen bakışlarını…
Dost kılıyor şiir bizi. O maliyede çalışıyor. Maliye neresi ki? Benim matbaanın karşısı. Hemen hemen her gün beraberiz artık. Özellikle öğlen aralarında.

Devamını Oku