Fevzi Günenç Şiirleri - Şair Fevzi Günenç

Fevzi Günenç

053
Büyüse de hep çocuk kalan tüm Gazianteplilerin “güzel amca”sıydı Arif Güzel

Hayat Bilgisi Dergilerimiz Arif Güzel’dendi. Bayıla bayıla okuyup bilgiler edindiğimiz Hayat Bilgisi dergilerimiz...
Doğan Kardeş, Çocuk Haftası, Kızılmaske, Nat Pinkerton dergileri; hatta Ülkü Tamer adındaki Dayıahametağa İlkokulu ikinci sınıf öğrencisi yaşıtım bir çocuğun çıkardığı minik Yavru Dili gazetesi bile ondan alınabilirdi.
“Türkiye Yayınları”nın her biri yirmi beş kuruşa satılan bin bir bilgi kitapları serisini de Arif Güzel”den tamamlardık.

Devamını Oku
Fevzi Günenç

Ankaralı yaşamımda Batı Sitesinde otururdum. Yıl 1982… Şimdiye dek oturduğum evlerden en sevdiğim evdi. Yaşadığımız evleri yalnızca konforlu, kullanışlı olduğu için sevmeyiz.
Evler, komşuları güzel olduğu için seviliyor asıl. Batı Sitesindeki evimi ressamların, tiyatrocuların, yönetmenlerin evleri kuşatmıştı, o yüzden sevmiştim.
Bahçemize bakan karşı evde Devlet Tiyatrosundan İstemi Betil otururdu. İlk eşi ressam Tunc Ay’dı. İkisi de akşamcıydı. Akşamcı olmayan var mıydı ki zaten orada? Bitişiğimdeki ev yine devlet Tiyatrosu oyuncularından Yıldıral Akıncı’nın eviydi.
Sıkça buluştuğumuz dostlardan biri de Cahit Saraç’tı. Eşi Saadet’i alıp sık sık bize gelirdi. Her seferinde elinde dolu bir file olurdu. Filenin içinde muhakkak meyvelerin arasına saklanış bir 70’lik bir rakı bulunurdu.
Tiyatrocu komşular benim evde bir araya gelirdi Cahit’in her gelişinde. O yıllarda TRT’de seslendirme Yönetmenliği yapıyordu Cahit. Lakabı “Baba” idi. Gerçekten bir aile gibiydiler. İstemi ile Yıldıral da onun olmazsa olmaz seslendiricilerindendi.
“Karagözüm Yıktın Yine Perdeyi” oyunumu o yıllarda yazmıştım. Amacım Karagöz’ü perdeden sahneye indirmekti. Tiyatrocu dostlarım pek benimsemişti bu düşüncemi. Yazma konusunda gereksinme duyduğum yazılı metinler bulmakta yarışmışlardı sanki.

Devamını Oku
Fevzi Günenç

Babamın büyük tutkusu haline gelmişti Gaziantep'in Umum Gazeteler Bayii olmak. Bu hevesinin peşinde uzun çabalar gösterdi. Sonunda Mehmet Özergin’den devraldı bu işi. Devraldığımız şey sadece “Gazeteler Umum Bayiliği” değildi. Bence daha da değerlisi Yivili’ydi.

Özergin, bayiliği bize aktarınca, baş gezgin satıcısı Yivili de ister istemez bize geldi.

Okur yazarlığı olmayan ama Gaziantep’teki tüm gezgin gazete satıcılarının toplam sattığı kadar gazete satabilen bir gezgin satıcıydı o.

Devamını Oku
Fevzi Günenç

İstanbul Postasının gelmesi her gün büyük bir şenlik olurdu gezgin gazete satıcısı çocuklar için. Benim için de elbette...

Gazete paketleri gezin satıcı çocuklarca kucaklanıp babamın, Nakıp Ali'nin Asri Sineması bitişiğindeki 'Gazeteler Umum Bayii' dükkânına taşınırdı.

PTT’den elli metre kadar uzaktaydı dükkanımız. Kaldırımlara sığmazdı paketler. O yüzden dağıtım işini bitişiğimizdeki Sinemanın o yıllarda kullanılmayan boş salonunda yapardık.

Devamını Oku
Fevzi Günenç

Eskiden mahallenin namusu, o mahallenin delikanlılardan sorulurdu. Sanki kızlarımız kendi namuslarını koruyamazlarmış gibi, o namusu korumayı biz gençler üstlenirdik. Sanki genç kızlar namuslarını sadece anneleri, babaları, mahallelileri için korumak zorundaymış gibi düşünürdük. O yüzden de kelle koltukta efelik yapardık.
Bizim mahallede oturan Cemile de namusu korunması gerekenlerden biriydi. Tanrı sanki işinin gücünün olmadığı zamanda oturmuş, özenle yaratmıştı bu genç kızı. Güzeldi. Güzellerden güzeldi. Dünya güzeliydi. Eğer dünyadan başka dünyalar da varsa kainatta, oralarda yaşayan başka güzeller de varsa, sanmam ki hiç birisi Cemile kadar alımlı olabileydi.
Cemile, bizim mahallenin kızıydı. Onun namusu bizim namusumuzdu. Bu yüzden yan gözle dönüp bakmazdık bile biz Akyolular ona. Cemil’e Gaziantep doğumluydu ama İstanbul’da büyümüştü. O nedenle de dünyanın bu en güzel kentinin inceliği de nakışlanmıştı üstüne. Ona bakanın içi titrerdi. Sanırım ki hiç kimsenin içi de Maliki Dünya’nın içi kadar titrememiştir bu kainat güzeline.
Cemile’yi ilk kez Gaziler Caddesi’nde görmüş Maliki Dünya… Görür görmez de çarpılmış. Annesiyle mağaza mağaza dolaşıyormuş genç kız. Giysilik kumaş alacaklarmış sanırım ki… Onlar hangi mağazaya girse, bizim Maliki de peşlerinden o mağazaya damlıyor. Cemile’ye bir metre kadar yakında olmak bile yetiyor onu mutlu etmeye.
Mağazacı soruyor bizimkine: “Bir şey mi alacaktınız beyefendi? ” Başını sallıyor Maliki, olumsuzca. “Bayanlarla beraber misiniz? ” Kaçamak bir baş sallama, onaylama. Yakasından düşüyor tezgahtar onun. Buna karşın Cemile de annesi de ayırımında değil bu kör aşığın. Belki ayarımındalar da, önem bile vermiyorlar.
Herkes Maliki Dünya diye çağırırdı onu. Adının Turan Aybey olduğunu, en yakın arkadaşları bile unutmuşlardı. Çapkın mı çapkın bir delikanlıydı. Bir ayağı işte, bir ayağı evde, üçüncü ayağı düğünlerdeydi. Liseyi bitirir bitirmez bir ilaç deposuna kapağı atmıştı.

Devamını Oku
Fevzi Günenç

Bin Yıl Yaşayan Adam

Ben bir öykücüyüm. Bir öykünün bir yazara nelere mal olduğunu çok iyi bilirim. Siz okuyup geçersiniz öyküleri. Kimin yazdığına bile bakmazsınız çoğu zaman. Oysa yazar, yapıtını oluşturmak için geceler boyu uykusuz kalır.
Bir yazar arkadaşım var. Çok okur. Ne okuduğunu arada bir bana da söyler. “Kim yazmış? ” diye sorarım. Susar. Dikkat etmemiştir yazarının kim olduğuna. Ona derim ki:
“Yarın senin yazdıklarını okuyanlar da kim olduğunu anımsayamayacaklar. Boşuna yazmış olacaksın o zaman. Yazdıklarının sana ait olduğu bilinmedikten sonra yazmanın ne yararı var…”
Kimi kitapları dönüp yeniden okumayı severim. Marcel Ayme’ın Kuğuların Türküsü adlı kitabı da bunlardan biri. Üç güzel öykü var kitapta. Beni en çok etkileyen “Köpek” adlı ikinci öykü oldu.

Devamını Oku
Fevzi Günenç

Bir artı birin
Bir’e eşit olduğunu
öğrendiğin gün gel…
O zaman belki
açılır sana
kapımın sarayları.

Devamını Oku
Fevzi Günenç

“Halil geldi! ..” diye muştuyu verdi vıcır vıcır vıcırdayarak arkadaşım serçe.
“Halil geldi…” dedi genç kızlığındaki cilvesini anımsayan Alleben.
“Halil geldi…” dedi zerdali ağacı. Ardından pembe çiçek açmaya durdu.

Göçmen kuştur Halil. Kış geldi mi Ege’ye çekilir, bahar’da Gaziantep’te dostlarıyla buluşur yine. Halil’in gelişi yazı konusu olur mu? Olursa niçin olur? ..
Eşekli Kütüphaneciyi çoğunuz bilmezsiniz. Bu, “azınız da bilirsiniz” demektir ki, size özel bir onur payesi yükler.

Devamını Oku
Fevzi Günenç

KUŞ KONDU
Konarsa başına bir kuş bu gece
garipseme sakın
yabancın değil
benim o...
Saç tellerinden ökse yap da yakala

Devamını Oku
Fevzi Günenç

Eski İstanbul resimlerine bakıyorum da
şaşıyorum
hiçbir şey yok değişen:
Kimi gürp gürp yutuyor
Kimi gıdım gıdım tadıyor.
Boğaz aynı boğaz

Devamını Oku