Bir zamanlar
Azgın nehirler gibiydik.
Akardık arsız kaldırımlardan.
Ağzımızda;
Sevdanın ve umudun
Harmanı türkülerle...
Güneş,
Uslu bir kedi gibi
Kıvırıp kuyruğunu
Başını patilerine koyduğu saatlerde
Ben,beni arıyorum.
Aşkın ve acının
Ne kadar kardeş olduğunu
Gördüm....
Sensizlik kokan kapılarla
Yüzleştikten sonra..
Poyraz mı esti,
Gök mü gürledi,
Bu yıldızlar neden döküldü?
Gömüldüler birer,onar...
Törensiz,
Şivansız...
Ben iyi bir anlatıcı değilim.
Dilim kekremsi,
Sözcükler biçare.
En iyisi;
Keklik kovalarken,
Uçurumdan düştüğüm gibi
Bu akşam,evet bu akşam
Hüzzamlar sustu,meltemler incindi
Akdenizin yakamozlarında.
Çiy ıslaklığındaki ayışığı
Gizemini sakladı geceye.
Canım anam,bilirsin;
Oğlun vefasız değil.
Biliyorum çok oldu gelmeyeli.
Bir kelebek kanadının hafifliği ile
Mezarına dokunmayı çok isterdim.
Gelmedim değil,gelemedim canım anam...
Neden:
Masumiyet hep gülün,
Yanmaksa hep bülbülün...
Bence:
bir hekim,
Ey hayat,
Hiç inkar etmedim.
Suyunu içtim,
Ekmeğini yedim.
Bahçelerinden güller derledim…
***
Eylül bir vurgundur,
Yüreğim çaresiz,teselli arar.
Hüzün kokan eylül rüzgarları,
Ve eteklerinde,hala yaz yaseminleri.
Eylül bu;
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!