Dört sonbahar öncesi o gece
Yeşildi gözlerin, yalandı sözlerin o gece
Aylardan kasımdı, yapraklar sarıydı o gece
Dostlar arasında yalnızdık o gece
Gemileri yaktım her gece
Yarım elma gönül alma
Sevda kumpaslarında
Zaman çatışmasında
Anlamsız sevişler bozgununda
Mum alevi aşklar yaşanmasa!
Kırık dökük odalarda
Şimdi dilinde bir ayrılık şarkısı
Bizimkisi yaşama savaşı
Kuru bir sevda altı üstü bir
Eskiye namzet aşkların yitirilmişliği
Apansız zamansız geldi
Nede çok sevmiştim seni
Bazen ağlamak ister gönül
Gözyaşlarını tutamazsın,
Akar içine hıçkırıklar durduramazsın
Sesini haykırırsın uzaklardan duyuramazsın
Hayat kendini koyuverir yalnızlığına engel olamazsın
Düğüm düğüm dolanır boynuna karanlık
Kar altında görmedin sen hiç Ankara’yı
Hiç konuşmadın donmuş sokaklarıyla
Beklide Kızılay da oturmadın hiç
Atkısına sarılmış bir amca görmedin
Yaşamadın ayazını, keskin rüzgârını
Suskun gönlümün yorgun akşamlarıydın
Yollarını gözlediğim
Uzak diyarlardan gelen mülteciydin gönlüme
Firari hayallerimin sanal gerçeği olmuştun
Kapatmıştım oysa kapılarımı,
Çekmiştim perdelerini
Kendi dorularının yanlışları arasında boğulmuş
Sevmeyi en iyi bilen, ama beceremediğini söyleyen
Hep gurur yapar sandığın
Yıllanmış şarap tadındaydı
Hiç göremedi kendi gözyaşlarını
Toz ve duman kokusunda hayatın
Yoksul korkulukların gölgesinde
Bilyelerini kaybetmiş çocuklar olmasaydık
Kubbeyi semada kuyruksuz uçurtmaların
Kapı aralıklarında soğuk sızdıran odaların
Kirli sakallı kurmayları olmasaydık
hem tatsızım,hem tuzsuz
bu akşam...
ne havada varsın,ne suda
bu akşam...
şarkılardan geçmiyorsun,
şiirlerde de yoksun.
Günaydın oldu bu sabah
Aynanın önünde baktım
Acılı yüzüme
Hüzün gözlerime
Sanki kaybolmuştu
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!