Ben miyim,
Gecenin en sessiz anında iç çekip duran rüzgâr?
Yoksa, adını anınca titreyen bir kelimenin
Boynunu büktüğü suskunluk muyum?
Ben miyim,
Ben yüreğimi sökerken yerinden,
Sen alınganlık diyorsun buna.
Oysa ben, kelâmın sustuğu bir gecede
İçime gömdüm seni, haberin yok...
Bu sabah burnumda kokun ile uyandım,
Beyaz gülüm.
Rüyamdan kalma bir sızı gibi sinmişsin yastığıma,
Gece, adını sessizce fısıldamış uykuma.
İçimde eksilmeyen bir sesle,
Seni yine, yeniden sayıkladım.
Bilir misin, suskunluk en çok kalpte yankı bulur,
Ve en derin acılar dille değil gözle konuşur.
Bir bakışla yıkılır yüzyıllık sabır sarayları,
Bir gülüşle başlar, aşkın en büyük yangını.
Bilir misin, adını andıkça içimde bir çağ büyür,
Gözlerin,
uzakta bir yangın gibi yanıyor.
Alevleri dokunmuyor tenime,
ama küllerini her gece içime çekiyorum.
Sen,
en çok bakamadığım yerdesin.
Sen gittin.
Adını ağzımda tutan son nefesimi
karanlığa bıraktım.
O günden beri dilimin ucunda
paslı bir sessizlik var.
Söylemek istiyorum seni,
Bir ihtimalin eşiğinde bekliyorum,
Gecenin koynunda bir yıldız gibi titreyerek.
Adım atmaya cesaretim yok henüz,
Ama kalbim, sessiz bir fısıltıyla seni çağırıyor.
Bir rüyanın kıyısında buldum kendimi,
gözlerin dalga dalga çarpıyordu yüreğime.
Uyanmakla uyanmamak arasında,
bir dua gibi sakladım adını dudaklarımda.
Kollarına uzandım,
Seninle konuşurken,
Bir bebek gibi cümlelerim
Toplanıp çıkmıyor ağzımdan.
Sanki her kelime,
Gözlerinin kıyısında boğulmak istiyor.
Çok özledim be.
Sesini duymadığım her an,
Bir boşluğa düşüyor içim,
Adını anmamak için sustukça
Daha çok sen konuşuyorsun içimde.
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!