EV ŞİİRLERİ

EV ŞİİRLERİ

Serhan Keserlioğlu

Ben seni misafir bellemedim.
Ev sahibim ol dedim.
Korkma üstelik,
Almanyadan dönecek.
Bir akrabam da yok.
..

Devamını Oku
Pirinç

Kağıt bitmesin diye
Son yazdıgım cumleyı yazdıkca siliyorum
Hayatı oyalama oyunundan sıkılınca
Golgeli bir sakakta eski bir ev benzeri
Taş taş sökulecegim….
..

Devamını Oku
Melis Morsallı

Şimdiler de yazın son meyveleri toplanıyor buralardan.Kalmadı hiçbir şey artık.Sarardı her yer.Sokaklar ıssızlaşıyor gene.Bu köklerini yıllara sarmış koca çınar gene soğuk bir kışa daha hazırlanıyor.Babaannem bu kış daha hasta.Zaman zaman artık onu kaybedeceğim günlerin yaklaştığını düşünüyorum.O zaman korkuyorum.Korku böyle bir şey miş diyorum kendime o vakit.Boşluk, yalnızlık.Hasatları bıraktık bu sene hep bahçede.Zaten geçen sene de bir şey vermemişlerdi.Ben işlediğim birkaç parça örtüyü satarak, ev işlerine giderek geçirdim bu yazı.Kuru yaz.Eğlencesiz.Sen varken bir başka mıydı buralar yoksa bana mı öyle gelirdi bilmiyorum.Yazın insanın elleri çatlar mı kıştaymış gibi.Soğuk kuru bir yazdı işte benim için.Hacer Teyzem hep seni sordu.Selam söyledim, selam söylediler.Ne zaman katmer yapsalar beni de çağırdılar.Bazen indim aşağıya.Boş ne yediğimi bildim ne içtiğimi.Sen çok severdin akşam üstü buz gibi ayranı ve katmeri.Sonra o kadar büyük olmamıza rağmen oyunlar oynardık.Emine sana hayrandı.Sanırım hala da öyle.Zaman zaman soruyor seni bana.Kelimeler düğüm düğüm oluyor boğazımda.İyi diyorum.Selamları var bütün köye.

Sana, yukarı köye,Ahmet’e, Hacer Teyze’ye ne biliyim işte sen gittin gideli seni bana soran herkese selamları var diyorum işte.Şimdi durup durup seni neden bana soruyorlar diye bazen kızıyorum.Bana ne.Gittiysen gittin.Sen giderken bana sordun mu ki, ayrıca ben senle görüşmek zorunda mıyım.Çarşıya iniyorum zaman zaman.İçimden selam vermek bile geçmiyor kimseye.Şu an gibi konuşacak halim olmuyor yani anlayacağın.Şimdi oturup bu yazdığım satırları yeniden okuyorum.

Hatta daha önce yazdıklarımı da.Sana her vakit yazdım.Sonra sakladım bu küçük kutuda.Hayatta sakladığım aşkım gibi bu mektupları da saklıyorum.Göndermiyorum.Hayatlarımız değişti artık.Seninle konuştuğumuz gibi değil artık hiçbir şey.O değişimi görmemek içinde göndermiyorum sana.Cevap gelmezse daha sonraki günler üzer beni diye…

Nisan 2005
..

Devamını Oku
Seyit Akpınar

Dağlar çekiyor insanı,
denizlerde...
hele ikisi bir arada olursa
gitmezsek ayıp olur.
ev sahibi,
martıya...
..

Devamını Oku
Kemal Yıldız

Yüksek minarede ezan okunur
Ezan sesi şirin cana dokunur

Kumsalda ev yapma sel alır gider
Cahilden yar sevme el alır gider

Yüksek minareden attım ben bir taş
..

Devamını Oku
Gizem Pares

Boşanmak nedir, aynı çatı altında iki ev arkadaşı gibi bir evi paylaşan evli çiftler ruhen boşanmış sayılmaz mı? Bunu gerçek hayata geçirmek daha dürüst ve mutluluk verici bir davranış olmaz mı? Niye korkarız boşanmaktan,ayrılıklar bizi niçin mutsuz olmamıza rağmen vurgun yemiş hale getirir?
Ben bunu birtürlü anlayamadım hem ağzın yanacak, miden ağrıyacak hem acı biber yemeye devam edeceksin.Mutsuzluğun her yerinden fışkıracak,duvara yürüyen nem gibi seni için için yiyip bitirecek ve sen bu duruma katlanacaksın,çekeceksin hemde hiçbirşey yok gibi etrafa gülücükler saçarak, hayat denilen tiyatro sahnesinde başrol oynayacaksın kırgın küskün mutsuz ama yalancı mutluluklarla.
Acaba kadın olarak acı çekmeyi çok mu seviyoruz, arabesk bir toplumun parçası olarak bu duygularla yaşamak hoşumuza mı gidiyor yoksa.
Çocuklarımızı dünyaya getirirken büyütürken dünyanın en cesur canlısı oluruz da mutsuz yaşantımıza nokta koymak için niçin o cesaretten nasibimizi alamayız
Bunalımlar böyle başlar en tehlikeli olanı da içe atılan biriktirilen mutsuzluklardırAile baskısı çevre baskısı gelenek ve görenekler eze eze bunalımdan bunalıma sürüklerde farkına varmadan bir hayatı tüketiriz

.
..

Devamını Oku
Muharrem Çetinkaya

Atladı çıktı eşiği
Sofrada kaldı kaşığı
Kız eşim kınan kutlu olsun
Ev de dirliğin tatlı olsun

Harmanda ötüşen kazlar
Ötüştükçe yüreğim sızlar
..

Devamını Oku
İsmail Akdoğan

Islak bir dudaksın ateş kırmızı
Birleştirsek mi dudaklarımızı
Serin bir alevsin küçücük bir dev
Pembe pancurlusun bahçeli bir ev
Ne olur miniğim beni biraz sev
..

Devamını Oku
Kadir Soytürk

Bu uykuya dalanlar mutlaka uyanacak....
Değilse, çoluk - çocuk, ev – bark hepsi yanacak!

Bu ne ağır uykuymuş, ölümden daha beter
Vebali bize değil, bütün cihana yeter!

Meydanlar boş kalınca, dünya toz – duman oldu
..

Devamını Oku
Şerafettin Yıldız

İmtihan Günü / Anı

Sene bin dokuz yüz atmış yedi atmış sekiz öğretim döneminin son günleri okula fotoğrafçı çağrılmış ve bu yıl mezun olacak beşinci sınıfların fotoğrafları çekiliyor fotoğrafçı soruyor kaç tane olacak çünkü öğretmen okulları ve sanat okulları şimdiki adı meslek liseleri imtihan verecekler sekizer ve eğitime devam etmeyecekler dörder adet yaptırmak zorunda sıra bana geliyor kaç tane olsun dört diyorum okul müdürümüz Ahmet bey bağırıyor ne demek dört tane sekiz olacak ama hocam diyorum sus aması ne ve sekiz resimde benim çıkıyor Ahmet bey kendi elleri ile imtihan formlarını doldurup gereğini yapıyor ama ne yaparsın ki imtihan günü gelip çatıyor şehir merkezine imtihana gitmeye on lira lazım evimiz yetersiz olduğu için iki odalı bir ev inşaatı yaptırıyoruz köyde baba ben imtihana gideceğim on lirada bana ver diyemiyorum ve imtihana gidemiyorum gidip gelen arkadaşları dört gözle bekliyorum ilk gelen kapı komşumuz ve o günlerde çok iyi arkadaşız Ali Gürbüz oğlum niye gelmedin imtihana Ahmet hoca çok kızdı gelirim ben köye söyle ona dedi diyor geldi de Allah selamet versin hem de öyle bir karşılaştık ki köyümüzün dışında ki kavaklı kuyu da tek başıma teneke ile su çekiyorum testilere doldurup merkeple eve götürüyorum çünkü o günlerde köyümüzde şebeke suyu yok bir ara karşıya bakıyorum oda ne Ahmet bey ağustos ayı öğlen sıcağında yaya olarak ilçeden köye geliyor kan ter içinde elindeki fileyi parmağına takıp omzuna asmış göz göze geliyoruz ben gözlerimi kaçırıyorum tenekeyi kuyudan çekiyorum dök bakalım diyor döküyorum elini yüzünü yıkıyor kanasıya kadar içiyor ve doğruluyor söyle bakalım diyor imtihana neden gelmedin babam diyorum babam göndermedi sorarım babana da diyor sordu da ama tabi babamın bir şeyden haberi yok ah Şeref ah diyor ah ki ne ah hocam ah Hakkını helal et hocam ellerinden öpüyorum…..

08 / 07 / 2007

Şerafettin Yıldız…
..

Devamını Oku
Özlem Tipi

Bir ev
Şöyle, tek katlı bahçe içersinde, taştan
Güzel sesli kuşların şakıdığı
Andızların az ötesinde
Çiçeklerim, kedim, köpeğim
Bir de havuzum olmalı bahçemde
Bakınca yeşilin göründüğü bir ev
..

Devamını Oku
Kemal Kabcık

“Kitapların Işığından Edindiğimiz Varlığın Manasını Ebediyete Taşıyan Duyarlılıklarız Biz! .”

“İLK NAMAZ” Adlı Hikayeden Cümle Derlemem:

/ Gecenin sessizliği sürüyordu! . Pencereye dayandım! . Önümde sessizliğin kuleleri gibi duran sayısız ev! . / Az sonra gecenin sessizliğini bölmek için şerefeye çıkan genç müezzinin gölgesi kımıldadı! . / Düşünüyordum! . Işık yumağı gibi aydınlanmaya başlayan ufuklara ilahi bir müjde olan ezan başladı! . / O kutlu sabahı, sabahların birincisini ve biriciğini düşünüyordum! ... Sevgili annem / dünyada en sevdiğim, en çok saygı duyduğum biricik insan: / “Haydi, besmele çek! ...” dedi! . /

{ Kitap Adı: İLK NAMAZ – Kitap Yazarı: Ömer SEYFETTİN – Yayınevi: NEHİR YAYINLARI/İSTANBUL/EKİM 2003 – Hazırlayan: Mustafa Ruhi ŞİRİN – Sayfa: 037, 038, 039 - Cümle Derleme: Kemal KABCIK/ANTALYA/19 Aralık 2014 Cuma 06:45:31 }
..

Devamını Oku
Kemal Kabcık

"Halk Mı, Millet Mi? Sevgi Mi, Saygı Mı? " Adlı Kitap Çalışmamdan! . 003

--------------------

Çocuğuna; sorumluluk almada örnek ol ki; çocuğun insana ait başarılarda sorumluluğunu bilen ve sorumluluğunun gereğini uygulayan oluversin! . Sorumluluklarının üzerine yoğunlaş, taşınabilecek, insan üzerine düşen sorumlulukları öğretiver ailene! . Çocuğuna ev ekonomisi ile iş ve teknik bilgisi uygulamalarını yaşat ki: çocukların, ekonomi ile iş ve teknik bilgisi adına deneyimler kazanarak, hayatı daha etkili bir şekilde yaşamayı öğreniversin! . Ailenin direği olarak; önce neler vermen gerektiği konusunda düşün ki: alabileceğin ve kazanabileceğin, maddi-manevi hazineleri çocuğunda da görüver! . Sorumluluklarının kapsam alanını, gücünün ölçüsünde genişleterek, büyük aileye de sahip çıkabilmenin örneğini, çocukların sende görebilsin ve çocukların başarı adına model seçerken, güçlü bir aile direği örneğini sende görsün ve çocukların kişisel gelişim adına etkili bir birey olabilsin daima! . Akraba ilişkilerinde, akrabalar arası yakınlaşmalara iyi örnek ol ki; akraba arası sıcak ilişkilerle, yakınlaşmanın örnekleri ile çocukların yaşayabilsin! . Ara bozucu olarak değil, ara bulucu olarak örnek ol ki; büyük ailenin: erdeminde yaşa ve yaşat! . Çocuk; dedesine ihtiyaç duyar! . Çocuk; ninesine ihtiyaç duyar! . Çocuk; dedesinden dedeliği öğrenir! . Çocuk; ninesinden nineliği öğrenir! . Çocuk; babasından babalığı, annesinden anneliği, kardeşin-den kardeşliği öğrenir! . Çocuk daima öğrenir! .

{ Kemal KABCIK / 07.09.2011 10:25:08 }
..

Devamını Oku
Nedim Demirbaş

bir evde bir ışık yanıyor
dışarda ayaz karanlık
bir ev bir sıcaklığı saklıyor

kırık dökük göğsüyle
kadere ve dünyaya kırgın
yalnızlık dinletisi
..

Devamını Oku
Çağla Sezek

Yitirilene...
Yine sesinin olmadığı bir uçurum
Sensizlik kokan ev..
Penceresi gökyüzündeki uçurtmayı görmeyen
Duvarları soğuk
Yatakları insanın tenini üşütecek kadar ayaz
..

Devamını Oku
Müjgan Kızıleniş

Acısıyla tatlısıyla unutamadımız anlar olmalıydı; kocaman bir zaman olmalıydı yaşamak.Öylesine çoktu ki saymakla bitiremediğimiz günler.Biz filmlerle yaşar,onlarla birlikte unutulur olduk.Biri dün akşam nerdeydin,ya da ne yedin dese hatırlamaz düşünürüz; ya da izlediğimiz bir çok film vardır televizyonda,sinemada,en çok aklımızda kalan hep yaşamak isteyip de yaşayamadığımız karelerdir.Ya iğne...Ya da çuvaldız...

Şimdi aklıma geldi birden.Bizim insanımız çok kalabalıktır.Her akşam ardı arkası kesilmeyen diziler izler.Hatta bir arkadaşın davetini,güzelim sohbetlerini,birlikte geçirilecek en güzel anları iter,erteler.Bir maazeret bilir günün yorgunluğunu.Uzaklığın yanıbaşına,oturur koltuğuna.Üstelik hem yorgun hem de bezgindir.Bu yüzden anlarını yaşayamaz bir türlü.Belki de onlar sanal ziyafet sofrasıdır ve elinin altına getirilmiştir.Onaylasın ya da onaylamasın farketmez,herşey elinin altındadır.Her ne kadar ondan uzak olsa,ya da ona ait olmasa da herşey çok nettir.Sıkıcı olan dizinin en can alıcı sahnesinde adamın ya da kadının yüzündeki ifade görünecekken araya reklamın girmesidir.E o da olmazsa olmaz tabii ki,ona da hak verilir.Bu arada çay tazelemeler...meyva soyma zamanı kazanılır ya da çocukların ev ödevi kontrolü alelacele yerine getirilir.Hani olur ya bazen de konukları olur,gözü reklama mı takılmış yoksa aklı dizide mi kalmış belli olmayan; tam hali hatırı sorulmaya başlanacak ki dizi başlamıştır....Artık çok geç...

Tüm bunlar olup biterken birşeyler yaşanıyor ya da yaşatılıyordur.Onlar bazen bir kuş sesiyle,bazen yağmurun sesiyle,belki bir şiirde ya da kurşun sesi gibi kulağımızın içine işlediğinde acı acı yaşanıyor ve yaşatılıyordur.Ya da sadece ninnidir kulağımıza gelen...Uyumaya direnmeyen yorgun bir çocuğun dinlediği ninni...
..

Devamını Oku
Övünç Pehlivan

Rüyamdaki seslerden sana
küskün oyuncaklar yapacağım:
bir ev yahut
ağlayan bir bebek
hiç olmayacak şeyler işte…
..

Devamını Oku
Övünç Pehlivan

Işığın sesini kıstı önce.
Mavide karanlıktı artık
(ev) .
karanlıkta açılan kapıdan
dışarı fırladı yalnızlık
..

Devamını Oku
Kemal Kabcık

Her Bir Kitap Anlatısı; Keşfedilesi Güzelliklere Açılan Bir Penceredir! .
= 000.000.003 =
Kusur Bularak Değil De, Yararlanmasını Bilerek Okumasını Bilmelidir! .

“Kısa Süren Saltanat” Adlı Kitaptan Kısa Bir Anlatı:

{…+.+.+…} ama üstteki üç kat, sevimli, iç açıcı bir ev haline getirilmiştir. {…+.+.+…}
..

Devamını Oku
Kemal Kabcık

Her Bir Kitap Anlatısı; Keşfedilesi Güzelliklere Açılan Bir Penceredir! .
= 000.000.005 =
Kusur Bularak Değil De, Yararlanmasını Bilerek Okumasını Bilmelidir! .

“Kısa Süren Saltanat” Adlı Kitaptan Kısa Bir Anlatı:

Karısı Marie iyi bir kadın, iyi bir ev idarecisiydi. Kendi nüfuz alanını bilir, hep o alanın içinde kalırdı. {…+.+.+…}
..

Devamını Oku