usulsa usul
usluna usul ey ulus...
kuma dönmüş yengeç izini unutmazmış;
kollarını kasıl
Garip bir durumdayım
Sorsalar sarhoş değilim
Görseler
Zil zurna hayat peşimde…
Bir ağzım var; harama aşiyan
Beni hayallerimle baş başa bırakın
Artık ne duymak
Ne de
ağlamak istiyorum
Beni geleceğimle
Palyaço yüzü gibi beyazdı sözler,
Yağmur yağdığında oyun devam ediyordu.
Palyaço ıslandıkça boya akıyordu
Palyaço yüzünde beyaz kalmadı.
Yağmur da dindi.
Adımsızım; Kuş bakışlarında seyrediyorum.
Şehir sakin akıyor yatağında
Su sessiz yaşıyor, üryan bedenleri arındırmakla meşgul.
İşi gücü bıraktım.
Mezarlığa karşı bir ev tuttum.
Aylardan marttı
üşüyordum. evimde yoktu damımda
bir kedi sıcaklığında yaklaştı nisan.
Üşümüştüm. sarıldım.
Siz ay ışığında sıcağı benden daha iyi nasıl hissedersiniz ki?
Aylardan Mart tı
Baharsız geçecek bir yıla bağlanan umutların, küçük insanlarıyız bizler.
“Tarih tekerrürden ibarettir” sözü, başladığı andan itibaren binlerce kez ispat edildiği halde, hala bir umut olarak yeni yıl görünür. Nedir sahi bizi yeni yılda bu beklentiye yönelten neden. Geçen anları geride bırakıp geçmişten sıyrılmak için bir kandırmaca mı hazırladığımız?
Yoksa Gizli bir ele yapılan yalvarış mı?
Kendimizi yeni bir sayfaya yöneltmek, başarısızlıklarımızı ve beraberinde kirlettiğimiz dünyaya karşı bir günah çıkartma mı?
Ayrıca yeni yıl diye bir şey nasıl olabilir ki, saniyeleri saliseleri anları ayırmak neye göredir. Yıl göreceli bir kavram değil midir?
Dünyanın güneş etrafında dönüşünü kim yıl kabul etmiş ki? Maya takvimleri bize doğruyu anlatmak için miydi sahi?
İçtiysek, sıçmadık şiir.
adabımızda kalır yürek.
Şairsek de biliriz
Üryansak da.
İçtiğimiz, aklında ki değil şaki!
Rençber.
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!