Bir ahtım vardı benim;
Ulaşmak için yemin ettiğim,
Beynimin en ücra köşelerini zapt eden,
Bedenimin her zerresini çepeçevre saran...
Ve bir an olsun pes etmediğim,
Varmak için bir adım bile geri atmadığım,
Acımasız bir bekleyişin girdabındayım.
Ha düştüm, ha düşeceğim uçurumun kenarındayım.
Nasıl bir bekleyiştir ki bu beklemesi ızdırap,
Bir ses, tek bir sesle gelecek haberin muhtaçlığındayım...
Bu bekleyiş öyle bir bekleyiş ki kimseye anlatamadığım,
Issız ve karanlık gecelerde,
Yalnızlığın prangalarına mahkûm olmuş ruhumla,
Her günün sabahında,
Belki bu sefer gelirsin diye,
Yolunu gözleyen gözlerimle,
Dermanı kalmamış dizlerimle,
Anlayamadım bir türlü,
Şu anlamsızlık denizinde boğulmaya ramak kalmış bey-
nime,
Anlam verebilmenin yöntemini...
Bir gece vaktiydi,
Ansızın oldu her şey...
Karşıya geçmek için,
Soluma baktım sadece.
Aniden durdu her şey,
Dünya durdu.
Ellerimden tutup,
Beni ilk kez okula götürdüğün gün gibi,
Hâlâ benim kahramanım...
Ama ilk günkü gibi değil,
O korkusuz yüreğim.
Tozpembe hayallerim...
Hadi bana bir şeyler anlat,
Anlayacağım bir şeyler...
Hadi bana yalnızlığı anlat mesela,
Issız ve karanlık gecelerde,
Yalnız kalabilmeyi anlat...
Yalnızken onsuz olabilmeyi...
Ben hayatım boyunca hep hayalini kurduğum bir ışığın
peşinde koştum,
Koşar adımlarla koştuğum çok ışıklar gördüm zamanla,
Gördüklerimin yalancı ışık olabileceğini düşünmeden,
Ve her gördüğüm ışığın sonunda,
Hayatımda iz bırakacak bir bedel ödedim...
Ben, sevgiliye kavuşma hayaliyle,
Hülyalara dalan gencin,
Beynindeki umut ışığıyım.
Onu görme aşkıyla çarpan kalp çarpıntısı,
Mesafeleri yakınlaştıran yakınlık,
Özlemle bakan gözlere tüneldeki ışığım ben.
Hep sorarlar bana...
“Anlatsana kendini,
Nedir sendeki bu hüznün nedeni?”
Anlatırım sonra, heyecanla, hem de saatlerce,
Anladım derler,
Sonra çekip giderler...
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!