Aydınlık gün yüzünde yıldızlar ışıl ışıl yandığında,
Gecenin kör karanlığında güneş gökyüzünde durduğunda,
Yağmura gerek duymadan çorak topraklar çiçek açtığında...
Ve bir tane çocuk bile anlamsız bir savaşta kurşuna ma-
ruz kalmadığında,
Bana kimsin diye sorma,
Ben Âdem’le Havva’dan olma insanoğlu insanım.
Hepiniz gibi, hepimiz gibi...
Olması gerektiği gibi,
Gözleriyle değil yüreğiyle bakan,
Öyle bakmak gerektiğine inanan biri...
Bir bilinmezlik kaplamış ruhumu,
Anlamlandırmaktan korktuğum.
Son kaç gündür gelen,
Ama son bir gündür şiddetlenen.
Nereden geldiğini bildiğim,
Ama bilmemezlikten geldiğim,
Çalmayın bana şarkılar.
Şiirler söylemeyin,
Kapatın perdeleri,
Örtün gökyüzünü,
Gündüzler sizin olsun
Verin bana karanlıkları
Birini tanıdım yakın zamanda,
Bundan birkaç zaman önce.
Birini tanıdım bir uçurumdan düşer gibi,
Ansızın hayatımın tam ortasına düşen...
Hani derler ya damdan düşer gibi,
Belki tam da öyle bir şey...
Biri olmalı mesela...
Sorgusuz güvendiğin biri,
En zor anında sığınacağın liman,
Sırlarına sırdaş, dertlerine ortak...
Başını dizlerine koyup dalacağın,
Huzurla uyuyacağın biri...
Bir şarkımız olsun istedim.
Dinledikçe hatırladığımız,
Hatırladıkça dinlediğimiz,
Bize bizi anlatan, anımsatan,
Bu keşmekeşlikten alıp uzaklara daldıran,
Bir şarkımız olsun istedim...
Bir dünya düşlemek mesela...
Kan rengine boyanmamış nehirlerde,
Çocukları yüzerken, kadınların çamaşırlarını yıkadığı...
Kuş cıvıltılarının, çocuk bağrışmalarıyla karıştığı...
Rüzgârda sallanan ağaçların,
Ahenkli sesiyle çınlayan bir dünya.
Birbirine yakın olan uzaklıklardık biz.
Kıyıların denize yakınlığı kadar yakın,
Ama gündüzün geceye uzaklığı kadar uzak...
Tek gayeleri, uzakları yakın etmeye çalışan,
Kördüğüm olmuş iki ayrı yürektik biz,
Aynı amaç için çarpan...
Bizim çok kısa bir hikâyemiz vardı,
Ama duyanlar ağlardı!
Kan çanağı olur gözler, yürekler yanardı.
Bu hikâyemize çocuklar bile ağlardı.
Hayatı hep küçük küçük yaşardık.
Sular seller gibi durmadan akardık...
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!