Yine o milyon senelik kızıllık çöktü her yana
Bir eflatun ki en hislisinden,
Bir eflatun kapladı
Dünyayı.
Akşam oluyordu,
Senden uzak yerlerde
Artık, ne ezan, ne de çan sesi kalmış,
Çengelköy’de.
En beyaz martılar, başka sahillere göçmüş,
Kahvemiz sessiz, ulu çınar şaşkın,
Bize küsmüş.
Hikâyemizi anlatan mısralarsa,
Senden ayrıldığım 15 gün ya da 15 bin sene oluyor
Üç milyar lira mı ne verdim saat tamircisine
Hepsi de bilmiyor işlerini.
Anlatamıyorum ki,
Benim saatim bozuk
Çok ağır işliyor...
Bir rüzgâr eser,
Savrulup gidersin
Hiç bilmediğin yerlere,
Gidebildiğin kadar.
Bir de bakarsın;
Örselenmişsin,
Yine sen geldin hatırıma birden
Yeşil yeşil elbisenle yine sen geldin
Onun için önümdeki kadeh boş kalmıyor.
Sarhoşları şimdi daha çok anlıyorum.
Ne İspanyol meyhanesi
Ne de Balıkçı meyhaneleri deva oluyor.
İlk defa da olsa,
Demek ki oluyormuş dedim
Kendi kendime
Meğer terazim, beni aldatmış
Seni biraz fazla tartmış
Anladım ki
Biz aslında mesut olmak istiyoruz.
Elele vermişik, anlaşmışık
Mesut olalım demişik
Yok dediler, olmaz.
Daha erken, dediler
Büyükler.
Yaşın kırk bir
Ya da
Yüz kırk bir olmuş
Ne önemi var.
Aşkla geçen anlarını say.
Kaç yaşındasın,
Şiirlerimi köprü yapıp
Sana aktardım;
Bende ne varsa.
Kendimi,
Kendime bile saklamadım;
Bir kuru can kaldı bende.
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!