Ne zaman bir şiir yazılsa
İsmi duyulmamış bir diyarda
Bir mısraı bizi anlatır muhakkak
Ne zaman bir türkü yakılsa
Uçsuz bucaksız dağlarda
İçinde bizden bir ezgi vardır
Sana gönlümden bir şeyler vereyim
Kendimi vereyim sana, bana sen yetersin
İster misin?
Seni senden alayım da,
Ben yapayım
Hani aşı misali sevgilim
Sadece duvarları süslemiş şiirler,
Yerine ulaşamamış.
Ne sende
Benden eser kalmış,
Ne de bende.
Yeminler sanki buz üstüne yazılmış.
Karşıyaka akşamları o kadar güzel ki
Ama yine de bir eksikliği var gibi
Karşıyaka’da akşam, bambaşka
İstemez misin...
Gel
Gel de
İlk buluşmamızdı.
Çengelköy’de, bir kıyı kahvesindeydik.
Ve, günlerden çarşambaydı.
Hani, “Bugün güzel şeyler olacak” demiştin ya...
Sahildeki martı cümbüşünü gördüğünde;
Öyle de oldu.
Manav Hasan’ın meyveleri öksüz kalmış,
Yazlık kahvelerde tavlalar küskün,
Yakamozlar isteksiz,
Çapariye bile çıkılmaz olmuş.
Miralay Zeki de, dargın giden kardeşine
Sonunda kavuşmuş.
Kirpiklerinden öpeceğim seni,
Yudum yudum özümlemek için
Onlarda ki sihri;
Ya da
Zehir içer gibi.
Sonra da
Bir gündeki 24 saat az geliyor
Seni düşünmeye
Düşüncemde sen ve ben
Sığmıyoruz bir güne.
Gel düşüncemden çık artık
Sığabilelim ikimiz bir güne.
Ayrılık,
Şairlerin terennümü idi senden evvel
Yeni fark ediyorum tren düdüklerinin
bu kadar acı olduğunu.
Ne zaman, nerede sallanan bir mendil görsem
Sana varıyorum...
Daha çok da
Gecenin bitmeyen saatlerinde,
Düşüyorsun usuma.
İçim acıyor.
Biliyorum;
Hüzün, sevdanın dokusudur.
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!