Türk müsün, değil mi? Bilemem ama
Her ne halt yersen ye ona bulaşma
Hoca! Hoca! Dil uzatma Ata’ma
… Her ne halt yersen ye ona bulaşma
… O, Türk’ün Atası, haddini aşma
Sözüm yaşlı çoluk çocuk gencedir
Dil bilenle sohbet etmek ne güzel
Usul; esas, şekil; şarttan, öncedir
Yol bilenle yola gitmek ne güzel
Bu ne feryat ne ağlamak
İşçi memur usta yamak
Arı kovanına çomak
Soktunuz da böyle oldu
Ak dediniz her şey kara
Hazan gelmiş bu mevsimin ilk karı
Dallar kuru yaprakları sapsarı
Feryadım inletir karanlıkları
Pencereme konmaz kuşlar o gece
Toz konar resmine kalkıp da silsem
İnsanlar kutuplaşmış her tarafta nefret kin
Kimi vatan derdinde kimi millet kimi din
İhracat rekor kırdı diyorsunuz velakin
Bağışlayın efendim neyi ihraç ettik biz
*
Un değil bulgur değil sap değil saman değil
Derelerin suyu var bülbüllerin gülleri
Hele bakın bir bana sevinecek neyim var
Dağların menekşesi mor açan sümbülleri
Hele bakın bir bana sevinecek neyim var
Yağmur yağsa su basar evimi ta tavanda
Gölgesinde hayallere daldığım
Açtır diye ekmeğimi böldüğüm
Kardeş diye yollarında öldüğüm
Her birisi bir baş oldu neyleyim
Dert ararız her devanın içinde
Kurşun da atarız, kurşun da yeriz
Emre amadedir bu kadar ..riz
Askere gideriz, vergi öderiz…
Biz ölürüz beyim siz rahat olun
*
Sensiz yaşadıklarım gördüğüm karanlıklar
Ta Fizan'a yol olur ördüğüm karanlıklar
Dile gelse söylese yardığım karanlıklar
… Kaç kez denedim inan eğer yanımda yoksan
… Sol tarafım sanki yok sağ tarafım hep noksan
Ne kadar haklı imiş zaman bunu gösterdi
Rahmetli her inişin bir yokuşu var derdi
Saçlarım beyazladı yaş da kemale erdi
Babamızın öldüğü yaşa ne kaldı sanki
O yetmiş birindeydi ben de altmış birinde




Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!