Alınan her nefes yaşamsa
Ölümsüzüm baktıkça sana
Ve isterim durmak hep dikey
Doğacak pırıl pırıl, bir türkü gibi
Her doğum bir ölümdür
Her ölümde bir doğum
Ölmek için doğan her ademoğlu,
öldüğünde yeniden doğacaktır
Sen yaptıklarınla
Düşlediğin yerde olamazken
Ben yapmadıklarımla
Düşlemediğim yerde olabilirim…
Zorla adım attırılan hayatın başlangıcıydı; durmuş zamanın anlamsızlığındaki at arabasıyla yollara düştükleri tan vakti. “Hiçbir yaşamın başlangıcı olmasaydı, başlanıldıysa da eğer o yaşamın içinde onlar olmasaydı” gibi “keşke” kokulu isyankâr ruhlarla bütünleşmiş kelimelerin sonsuza kadar isyan etmeye devam edeceği kelime “özlem”; Arayıp da bulamayacakları kalan tek beklentiyse “umut” olmasaydı. Kimselerin anlayamayıp onların yerinde olmasını isteyemeyeceğim bir yaşamama arzusu; sömürdükçe alıp götürür neyim kaldıysa.
Dikilseler karşınıza;
Hissedebilir misiniz içlerine sindirilen güçsüzlüklerini
Anlayabilir misiniz açlıklarını.
Eşiğini çoktan geçmiş yozluktur gördüklerim
Sallandıkça bedenimi nefretle yudum yudum eriten;
Kerameti de salahiyeti de kendiciler.
Bilinmez bir arayış;
Tarlaya dökülmüş darı taneleri gibi
Olsaydı her görülen duyulacak da
İki göz arasında olurdu kulaklarda
Eski zamanın bir devrinde
İki zat kavgaya tutuşmuştur
Zatın birinin elinde irisinden bir elma
Ötekinin eli de elmalı zatın yakasında
Senin benim kavgasını ederler elmanın!
Kuru ceketle günaşırı ayazlardım
Tıkış tıkış gelecek tramvayı beklerken
İkide birde duruverirdi namussuz
Ne bilsin ki cansız meret
Düşçüsünün aynı yola koyulduğunu.
Kendimi cennette görmek neden sevincim olsun
Onları cehennemde görecek olmanın korkusu varken
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!