Her şeyi biliriz
Bilmediğimiz bir kendimiz
Birde öğrenmek istemediklerimiz
Gem vurdukça ağzıma susuzluğum;
Haykırasım var açlığımı gök sulara.
“Bırakında yalnız süzüleyim huzrun doruğuna,
“Bırakında titreteyim ak yakamozları tek başıma”
Hiçbir şey değil de:
Kendini gizemle yenilemiş doğa
Zemheri meyveleri her yanımda
“Bak buradayız” der halde ikicik inci var gökte
“Hadi say, saysana bizi” der gibi oyun ister
Sarı sarı dizilmiş ufkumdaki sokak lambaları
Görülmez ki saysam
Ceryan yüklü kuru bir hava
Dans eder halde sırtımda
Ağaçlar, heybetli ve yenibahar renginde
Serserice öten kurşuni bir baykuş üstlerinde
Git dercesine bana
Çoktan kaybolmuş olsa da üstündeki yazılar
Bir parka süzülürüm gece karanlığında
Ay ışığı erimiş sokak lambasının ışığında
Yıldızlar karnelenmiş
Bense, pekiyi almışlığımla onların altında
Sefaletle maskelerim
Birkaç satır yalnızlıktır yaşam
Kelimelerle ebedi kılabilir kendini insan
Anılar yaratılabilir hiç yaşanmamış
Ve onlarda yaşatabilir kendini insan
Sonra müdafi olur kelimeler
Seviştiği kelimeler dönüştüyse şiire eğer
Süpürmüşüm yıldızları
Fark etmeden kimse beni
Kısık gözlerimde aynı istek
Ve bir çocuk imdadın da yine
Susuz kaldıysa kelimelerin; dökülür mü hiç kuru kâğıda,
Yoksa bir dal Bafra cigaran; kederlenir mi hiç kelimelerin,
Kulağında tıngırdamıyorsa hoş ses; olur mu kelimelerin dize,
Çay, cigara, ikide tıngır mıngır varsa; dökersin iki de yaş damla,
Ondan sonra başlar kelimelerin ağlamaya, ağlattıkça da ağlatırsın!
Vurdukça vur başına! Taa ki “ben ettim sen etme! ” dedirtene kadar!
Bir türkü yankılanır tarladan kulağıma
Anlaşılır bir şey de değildir ama
Orağını bırakıp gelir bir kız yanıma
“Esitesinme yırları” dedi bana
Az düşünüp “Anlayamadım” dedim ona
Duyduğun “Memleket türküsü” dedi bana
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!