Yoksa konulacak dalı
Uçup varsam ne fayda
Kırılsın kanatlarım
Olmaktansa madara!
Sıralanmış gök boncuklar imkansız ve ucuz düşleriyle kaldırımlarda,
Yazılıp çizilmemiş kaderiyle, bedensiz bir ruh içindeki günah tohumu,
Felekten öç alırcasına “Bende varım! Varım ki insanım” der gibi sallıyor;
Güçsüzlüğüne, yalnızlığına inat; nasırlı ellerine yapışmış boya fırçasını!
“Bir gün yaratacaksan kendini, kendi küllerinden yeniden; ”
SOKAKLAR
Gün, yorgun düşmez bu sokaklarda
Duvarlara sunulmuş bedenlerle yaratır kendini
Kendi kudretinden yeniden
Üzerimde hissettiğim nefesiyle
Tapılasıca doğanın kalbi her yer
Oradan oraya savrulan
Kanatlı ışık huzmeleri
Sanki güneşin polenleri
Belli ki gece uykusunda gökyüzü
Tüy kadar hafif nem olmazdı yoksa
Gece şavkında körüklenmiş hisler
Kulaklarımda dünyevi ezgiler
Özgürlüğün buruk tadında
Paylaşımsız her köşe başında
Sis demlemiş göğü
Özgürlük gri renkte
Kara kuru yelle
Lahuti tapınak gökler
Safi düşler göğün kudretinde
Ve ferih
Benzim ısınır, umutlarım aydınlanır
Vurdukça günışığı dallarının arasından
Gözlerim ağlarını sönümleyen bir örümcekte
Salıncak gibi sallanır umutlarımın üstünde
Sessiz, yalnız ve hep güvende…
Ak bir göğercin gölgesiyse
Her şeyi bildiğin gibi hep bilirsin zaten!
“Tokluk hasretimin seni düşündürtmediğini,
Yarı açık sırtıma vuran kuru yelin koca hışmını,
Solgun benzime inmiş koca sillelerin emaresini,
Esaretle köhneleşmiş, yitmiş bedenimin takatini”
Büründüm bu gece yine
Buruk bir şarap tadı yalnızlığına
Sarhoş ettim kederimi
Yarınların özgürlük özlemiyle
Bilinmez bir acı ağrısı kursağımda
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!