Gecenin karanlığında bir kandil yandı,
Güneşi gönlümüzde açıyor Seher yeli,
Kışı bitmez zemheri kapımıza dayandı,
Hangi şehrin gökyüzüdür bu,
Kaç ülke sığar bulutlarına.
Gözlerinin mi sinmiş buğusu?
Pamuk ipliğine bağlanmış hayatım,
Yel esse, içim titrer sesinden,
İş buyurmaz, dürülmez maslahatım,
Sensizliğin başladığı yerde çöker karanlık,
En sonsuz yolculuklar bende başlar.
Ne zaman düşlesem seni, hep ferahlık,
Adem'den Havva'ya bir ışık yol,
Gitse de yine varır ömrümüze,
Seni seviyorum gönlümüzde bol,
Oldukça bir tebessüm vurur yüzümüze.
Kazandıkça gönlümüzde viran evler,
Yorulmuşum! Bu, uzun koşmacanın sonu,
Hiç bitmez, tükenmez denilenin ardı,
Bir adım kararı yahut bir içimlik su,
Soyun kurusun, soyun arlansın,
Dalları kırıldı da kökü saldı iyice.
Keramet göstermez, soyun uslansın,
Us edip âhlarım, o da irice.
Nedir bu düzen böyle? Nereye bu gidiş?
Daha gün doğmadan, karartı başlar efendim.
Bir lokmanın hikemini, kesemez oldu diş.
Nimete hürmeti, çok gördüler efendim.
Yolum düşer dereden aşağı,
Bilinmeze, yalın ayak,
Tane tane buğday başağı,
Yar elinde güğümle düşmüş çeşme başına,
Tutturduğu güğümün suyu olasım gelir,
Sesine dalmış suyun, yaslanmış taşına,
Söylendiği türkünün sesi olasım gelir.
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!