Coşan bahardı esen yüzü,
Pek bir gerilmiş, kaşı karalım.
Hayli zaman oldu, geçti yüzü,
İkilemler arasında, saf iki toyun,
Yeline kapıldığı küçük karmaşadır,
Kurallardan uzak bu kirli oyun,
Yanlış zamanın, yanlış zihnindeyim,
Hep geçmişe dair bir izlenim belirir,
Kuru yaprakların bilinmez izindeyim,
Beynimde küflenmiş düşünceler delirir.
Sayfa sayfa düşen takvim yaprakları,
Kocamış şehirlerin yükü bedenimde,
Hiç sonu yok mu bu zikzaklı yolların?
Buruşmuş suretler gezerken tenimde,
Gök gürültülü yağmurun ardından,
Çığıran gökyüzünde tüle döndüm.
Tek damla almaz çamurun ardından,
Bir masalın daha son sayfası,
Kaldı sayfasında, yaşanmadan.
O, bir gürûhun ayakta altı paspası,
Ben ise yüzü yamalı, ruhu kırılgan.
Ben dağlara, denizlere yalın ayak,
Doğuyor; doğacak, doğduğu yerden,
Güneşi avucunda Hamale-i arş mısın?
Düşersin gün gelir, bindiğin eyerden,
Kumsala ızdırabın mızrabı düştü,
Bir dolunay altında sonsuz ve derin,
Mai gök, mai denize küstü,
Gecenin yalnızlığında, kızıllığında yandım,
Uykulu gözlerim beni cenneten aldı,
Binbir telaş içinde, rüyalardan uyandım,
Eyvah zaman!, Ömür bizden gitti,
Arda kalan dikenli bir sarmaşık.
Gülüp ağlanılan kelam bizde bitti,
İlacı kökünde zehirli bir sarmaşık.
Eyvah matem! Ölüm bize ne yakın.
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!