Kaldırım başında tabure, kirli elbisesiyle,
Yalın ayak bir çocuk, bağırıyor tiz sesiyle,
Yorgun gözlerinde geçmişin tarifsiz izi,
Takatsiz kolunda bir umut, çağırıyor dehlizi.
Cenneti aradım hep cehennem çukurunda,
İbrahimin kıssasını ibretten uzak unuttum,
Nemrud'un nefretini, Ebrehe'nin gururunda,
Yaşarken deli dolu, zorbaları unuttum.
Kanlı gövde savaşlarının esirini,
Pis ağzına yapışmış, yobaz ha yobaz,
Yunus'tan birkaç pare öğren az,
Geberip gitsen imam kıldırmaz namaz,
Hoş! ölse, mezar almaz, suyuna yazık.
Ne büyük ızdıraptır; ne büyük imtihan,
Bir kuşluk vaktinde arar, çağırırım seni,
Atamıyorum bu sevgiyi, ayrılığı candan,
Sinede gizli ateş tutuştu,
Malı Hak eyleyip, dizgini vur.
Namerdin namerde kadehi tokuştu,
Bir dolunay altında izle gökyüzünü,
Yazın sıcak yelinde, dalgalarla inle,
Bahçede akşamsefası, gösterince yüzünü,
Bâlâların körpesiyim,
Yad ellerin izinde.
Bir başıma kalmışım.
Erenler sormaz beni,
Gamdan öte yollarım,
Ben ki ölüler şehrinin mefkuresi,
Kelimelerin bitmez tükenmez tümcesi,
Gök çemberin içinde, bir yer küresi.
Gök mavisinden kızıllıklar iniyor,
Bereketli toprakların uçsuz yarlarına ,
Şimdi çayırında yavrular tepiniyor,
Gecenin yazgısını yaşamaktayım,
Gündüzün solgun ışığına kaldım.
Kurumuş, yaslı vadilere akmaktayım,
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!