Sabahın seyrinde, bozkırın çorağında,
Azığı sırtlayıp, umuda koştun mu hiç?
Binbir kasvet içinde, ecel toprağında,
Tapusu Allah'ındır, misafiri Müslüman,
Boyun eğer, secde eder öyle de gireriz.
İcazet vakti geldiğinde Hak'tan,
Kapısına tekmeyi atar öyle de gireriz.
İki büklüm Ram ile, bir günlük oruçla,
Toprağa düştü ilk çiy damlası,
Düştüğüyle kaldı, tutunduğu el değil,
Gel gör ki ayrılıktan yana sılası,
Nedir bu hezeyan, neyin gürültüsü,
Sessizliğe çağırır, yankılar beni.
Kuru kalabalığın, beynimde tütsüsü,
Ürkme benden!
Özgürlüğe çırpınan kanatların yeliyim.
El değmez gölgeme, duyarım soğukları,
Yükü toprak yığını, dolup taşacak,
Seslenir, seslenir kimseler duymaz.
Haykıracak gibi yahut patlayacak,
Kıramadım tenimdeki gizli canavarı,
Yüreğimde belirsiz bir kin var.
Sonsuz değil bendeki iyilik varı,
Ayırıyor beni benden, içimdeki duvar.
Kalsın ortada, ömür dediğim yol.
Göçmek diliyorum,
Ölümün perdelere asıldığı diyarlara,
Kara kışların, zemherinin sıcacık odalarında,
Baharı yaşıyoruz kışın ortasında,
Bizi bize bağlayan bir müjde var.
Dönülmez kayıplar, zihinlerin yasında,
Bizi bizden soğutan bir zillet var.
Kayboluş zihinde, fıtratta ve bilimde,
Ey benim, hülyalarda timsalim,
Rengarenk bahçelerde cümbüşüm ,
Cennet yüzlüm, hurim, nurum, perim,
Al güller içinde, seyrine doyamadığım.
Ne zaman oldu güneşim doğmayalı,




Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!