Ayaklar tandırın kefek taşında
Zemheri sonunda gücük başında
Çocukların aklı keşkek aşında
Kazan kepçe bize aman olurdu.
İki göz kerpiç dam göze kâşane
Firkat geldi,eski yaram depreşti,
Tuz bassam yanarım,sarsam yanarım.
Kadehimde bâde kor alev saçtı,
Üflesem yanarım,içsem yanarım.
Verdiğin sözleri tutmadığını,
Firkat geldi,eski yaram depreşti,
Tuz bassam yanarım,sarsam yanarım.
Kadehimde bâde kor alev saçtı,
Üflesem yanarım,içsem yanarım.
Verdiğin sözleri tutmadığını,
Dünyaya geldim geleli, dinlediğim o Türkü,
Ergenekon’dan Rum’a dek, anlatır bana Türkü.
Bilmediğim, duymadığım, görmediğim yerlerden
Koku taşır, ışık salar, haber verir o Türkü.
Erzincan bağ, Erzurum dağ, Kars kalesi olarak,
Bunalmışsan etrafındaki kalabalığın yalnızlığından.
Aç kalkmışsan,kuş sütü eksik sofralardan.
Onca çığlık içinde hasret kalmışsan bir sese.
Bir gülücük arıyorsan,hoyrat kahkahalar arasında farkedilmemiş.
Kafa yoruyorsan,kalburla su taşıma üzerine.
Havadisin varsa,Adem'den İsrafil'e gidecek.
İçi düşman dışı dosttan
Yılan daha samimidir.
Sayın, beyefendi, üstten
Ulan daha samimidir.
Mavi boncuk dolu kese
Bir dağın başına çökerse duman
Yüceliği bu duruma sebeptir.
Sevilen sevene verirsen güman
Cüceliğe bu duruma sebeptir.
Kahve köşesinde ömür bitirir.
Medeniyet denilen kahpe kinin kusmuştu,
Vatan semalarını kara bulut basmıştı.
Namusuna göz dikmiş aziz anavatanın,
Henüz haberi yoktu dehâsından Ata’nın.
Üşüştüler can çekişen bir devin enkazına.
Yem sanmıştı sırtlana, akbaba, kargasına.
Onca hay huy arasında, ömrü törpüledi zaman.
Bulutlar dağılsın derken, dertli başa çöktü duman.
Akrep ayrılık gösterir, ölüme değdi yelkovan.
Şu aceleci saatte ne din kalmış, ne de iman.
Kar, bora fırtına gelse ne yazar.
Şu kısacık ömrüm boralı geçti.
Doktor, ilaç, sargı, melhem ne gezer.
Günler kara, yürek yaralı geçti.
Ne baba ocağı, ana kucağı.
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!