Felek gemisinde ummana daldım
Giderim, giderim yol görünmüyor
Doluyu boşa katıp rüyaya saldım
Uyudum uyandım son görünmüyor
Silkindim, dirildim feleğe sordum
Bir, bir yanan ışıklara aldanma
Şehri İstanbul’ un garibi çoktur
Gördüğün rüyadır, gerçeğe yorma
Karanlık açlığın sahibi yoktur.
Terini silersin güneşle gider
Bal veren çiçeğim, gelinciğimsin
Güneşe benzersin, ay çiçeğimsin
Gönül bahçemdeki sevda gülümsün
Sensiz yaşamaya katlanamam ben
Gece-gündüz hep yollarda gözüm
Bir güzelin gözlerinde
yitip gitti düşlerim.
Güneşsiz günler, sensiz
Issız geceler, yalnız
Çiçeksiz dallar, mutsuz
Bir güzelin düşlerinde
Karşı masada iki güzel
Orta masa daha güzel
E eee,
Beri masada çay,
sandalyede ben güzel
Hava soğuk, yer gazel
Nasıl iş bu?
Ne ağır yük.
Bilsen.
Öyle güzel ki hasretin,
alışkanlık yaptı.
Korkuyorum kavuşmaktan.
Bir çay bahçesi;
Yapayalnız,
Bomboş bakar gözlerin,
Dünyaya
Göremezsin,
Bardağındaki çayı bile
Gelene mi, gidene mi?
Kime yanam, kime dönem?
Ağlayana, gülene mi?
Kime yanam, kime dönem?
Şu dünyanın haline mi?
Keder dolu türkülerim
Dert çalıyor hep tellerim
Hasretlerim, dost beklerim
Bir yol gel de, gör halimi
Engin artık gülmez oldu
Sakın ha, dost belleme cahili körü
Cümle erenlerin yolundan yürü
İçersen ilimden irfandan gölü
Gün olur, aşarsın sahrayı çölü
Aman ha, nadana minnet eyleme
Engin bey şiirlerinizin hepsini büyük bir zevkle okudum....duygularınızı bizlerle paylaştığınız için teşekkürler, yüreğinizde ki coşku hiç bitmesin....