Kâinata nazaran dünyâ küçücüktür. Hatta bir nokta hükmünde dahi değildir. Biz ise, bir nokta kadar bile olmayan şu ölümlü dünyâ için hep, veryansın ediyoruz; acabâ değer mi ?...
Kötülerin bilmediği bir şey var, o da; en son iyilerin kazandığı. Eğer ki kötüler, bu ayrıntının farkında olsaydı; kötü olma mesleğinden vazgeçerlerdi.. Bazense farkında olurlar fakat, bu farkındalık işe yaramaz: Azgın kızıl denizin ortadan ikiye ayrıldıktan sonra, firavunun üzerine doğru gelmesiyle, sekerât ânında îman etmek istemesi gibi.. Ama bu, onun için çok geç olmuştu. Çünkü; hayatını kibirle yoğurmuş ve bu kibirler, onun sonunu doğurmuştu.. Çünkü; herkes gibi topraktandı, âcizdi. Fakat, onu diğer âcizlerden ayıran fark; öleceğini bilmesine rağmen, kendini tanrı îlan eden koca bir aptal olmasıydı.Tarih kitapları, yüzlerce firavunu sayfalarına ekledi ve ne yazık ki; daha nice nice firavunlar, tarih kitaplarında kendilerine yer beğenmekteler.. Kötülerin hepsi aptaldır. Eğer akıllı olsalardı, iyi olmayı tercih ederlerdi. Onlarsa aptal olmayı tercih etmişlerdir. Buysa onlara iki cihânda da, kötü son anlamına geliyordu.. En son kazanan iyilerdir. İşte bu yüzden, en akıllı kimseler; iyilik yapanlardır. Çünkü, kâinatta ezelden beri, değişmeyen bir kural vardır: Ne verirsen amelinle; o gelecek seninle... Evet, son gülen iyi güler. Çünkü; en son iyiler güler...
Ahlâkın bekçisi; hayâ(utanma)'dır. Bu bekçinin bir gün nöbet tutmaması hâlinde; kalp, karanlığın tèsiri altında, kendini kötülüklerden koruyamaz hâle gelir. Kalbin savunmasız kalması ise; bedenin topyekûn savunmasız kalması anlamına gelmektedir. Çünkü; tüm bedeni kalp yönetir. Kalp bozulursa; bedenin tüm işletim sistemi zarar görür... Kötülükleri engelleyen hayâ'dır. İnsanlığı felâkete sürükleyen ise, hayâsızlıktır. Bu yüzden herkesin utanmaya ihtiyacı vardır. Bu ihtiyaçtan da öte zorunluluktur. Çünkü; utanmazlık, insana her kötülüğü yaptırır.. Unutulmamalıdır ki; toplumları hayâ ayakta tutar, hayâsızlık ise; toplumları kemirerek acı bir şekilde yok eder... Utanan insanları dost edinin, çünkü onlardan zarar gelmez. Başımıza ne geliyorsa; utanmazlar yüzünden gelir !...
Bir damlacık yapışkan su parçasından koskoca bir can olduğunu görürsün de; 'ahirete giden-gelen var mı' dersin, söylesene o küçücük su parçasından seni yaratan Allâh'a seni tekrar diriltmek mi zor gelir. O; ezel ve ebed'dir. Onun her şeye gücü yeter. Eğer O, bazı şeyleri yapıp, bazılarını yapamasaydı; ismi Allâh olmazdı. O senin bildiğin güneş tanrısı, ay tanrısı falan değil; O güneşi ve ay'ı yaratan Hâlıg, Bârî, Müsavvîr, olan Allâh. Ona hiçbir şey zor gelmez. İstediği şeye ol der; oluverir...
Kaynağı israf etmek, İslâm dâiresi içerisinde haram olduğu gibi, o kaynağı bulamayanlara karşı da hürmetsizliktir...
Her yanan ışığı, bir avuç sanma. Bir avuç sandığın aydınlık, belki senin kurtuluşundur. Yıldızlar da nokta kadar gözükür ama, tek bir yıldız; üzerinde yaşadığın dünyâdan kat kat büyüktür...
Eğer, yaptığın bir şeyin iyi veya doğru olduğundan şüpheliysen; vicdanına sor. Çünkü, vicdan; merhametin doğurduğu mâsum (günahsız) bebektir. O, sana yalan söylemez...
Dünler; bugünün, bugünler; yarının, yarınlar; ebediyetin habercisidir...
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!