Dertli gönüller dinleriz bizler…
Her biri bin parçaya ayrılmış hikayelerle dolu…
Hüzzam nağmelerin tınıları gibi, acıtır ruhun tenini…
Diller farklı olsa da…
Merhaba demek ‘’BİR’’ dir…
Merhaba demek…
Sürgün gibi masallarda…
Oysa gerçek çok farklıdır, AN’da olduğunu bilmeden…
Dolunayın büyüsüne kapılmıştır Kalemler…
Sus değince sen, konuşuyorsun aslında…
Berrak bir nehir üstünde yürür ruhun ayakları…
İnciltmeden usulca raks edercesine…
Susmak…
Ağır bir yükseliş bu…
Sanki, sigara ucundaki dumanın havaya karışması…
Hem de ruhların ‘’AŞK’’ı için…
‘’AŞK’’ mavisi, huzur sıcaklığında…
‘’HAK’’ olarak verilenin değerini bilmeden…
Çalab’ın bir söz bu, emir niteliğinde…
Emrin bile yerine getirilişinde hatasızın hatası bile, hiç hatasız…
Çünkü Çalab buyurdu…’’Ol’’ diye…
Bunun adına argoda: Papağanlık deniliyor.
İnsan kendi çıkarına yansıyan herhangi bir olayda papağanlığı bırakıyor…
Lakin bu sefer, hareketsiz olan şuur, uyuşmuş olduğundan geç tepki veriyor…
Dinleyin sizdeki akışı-nağmeyi…
Kapatın gözlerinizi, tutun nefesinizi…
Hissedin atışları ruhta, ne fısıldıyor CANA…
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!