Ben âşkım, sen ise âşık olduğum yarim,
Gökyüzünde ayın yansıması, gönlümde baharım.
Adın fısıldanır rüzgârla her sabah,
Seninle başlar dünyama bütün dualarım.
Doğu’nun yüksek dağlarında kardelen açar,
Beyazı temiz, umudu diri, gönlümden taşar.
Erzurum yaylalarında rüzgâr bir başka eser,
Senin sevdanla yüreğim titrer, baharı yaşar.
Akdeniz’in kıyılarında sarı zambaklar parlar,
İnsan sevince, aşık olunca kör olur diyorlar,
Yıllar önce gözlerim senden başkasını görmez olmuştu,
Seninle doğan güneşi selâmlamak, aynı şehre uyanmak tek duâmdı,
Şimdi yeni anlıyorum, aşık olan ben kör olan yine benmişim.
Bir ömrün yarısını verirken sana, sen benimle değilmişsin,
Altayların bağrından doğdu ilk adım,
Bozkırların rüzgârıydı yol arkadaşım.
Orta Asya’nın yüce dağlarını aşarken,
Bilge Kağan yazdı taşı, biz okur, anlar iken.
Göktürkler, ilk kez “Türk” ismini kazırken,
Ben âşkım, sen ise âşık olduğum yarim,
Gökyüzünde ayın yansıması, gönlümde baharım.
Adın fısıldanır rüzgârla her sabah,
Seninle başlar dünyama bütün dualarım.
Âşka sürgün ettiler...
Fakat nasıl çıkılır öğretmediler...
En sonunda anladım ki;
Sürgüne değil ölmeye göndermişler...
Ölüm değilmiş mesele, anladım sonunda,
Yaşarken ölmeyi öğretmişler aslında...
Gönlümde bir ateş var, sönmez bu alev,
Âşıklar bir deniz, dalgalar gibi dev.
Sevginin rüzgârı, sarar her bir köşeyi,
Yaşamın baharında açar yeni çiçeği.
Kavuşmak hayali, yıldızlar altında,
İlk bakışta sıradan görünür her şey,
Gözlerin belki yorgun, yüzünde ince çizgiler,
Ama ben seni, o çizgilerde bulurum.
Her biri, bir hikaye; her biri, bir iz.
Ellerin, yıpranmış zamandan,
Acıtsa da sözlerin, ben yine seninim,
Diken gülün hançeri, gül ise zehrine şifa,
Ben sana mecburum, kanasa da ruhum.
Senden kaçmak istesem, kalbim yine bulur seni,
Bir zamanlar ne çok severdik birbirimizi,
Kalplerimiz birbirimiz için atardı hep,
Zemherinin soğuğu bile bahar meltemi olurdu aşkımıza,
Şimdi ise ruhlarımız ayrı, bakışlarımız soluk, hatta aşka düşman.
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!