Çoğu gitti, azı kaldı;
Sanma ömür pazâr oldu.
Köle erdi sultanlığa,
Sonu dâim mezâr oldu.
Şol esen rûz-i gârın âhı var, benim değil,
Diyorlar ki bu âşık aşk şiirin yazıyor.
İmtihanın gafiliyim ben keza, âşık değil;
Söyleyin ki bu gafil âh şiirin yazıyor.
Döner asılı devran, döndürene bakmazlar.
Ben Aksa'yım.
Şu garip doğunun yalnızıyım.
Yer bana küsse de ben göklerin yaldızıyım.
Asırlardır güneş gibi kalplere parlıyorum;
Ümmeti kim dağıtsa gene ben toparlıyorum.
Ah şu aziz gençler bir de mescide aksa,
Ben Ayasofya'yım!
Gözleri yaş ve avlusu kan dolan.
Biliyorum ki yaklaşıyor o yaklaşmakta olan.
Canımı kafir değil, müslüman yakıverdi,
Senelerce gafletin camından bakıverdi.
Susuyorum daima susulabilir kadarınca,
Ben Türkistan'ım.
Sessizce akar kanım.
Orta Doğu denilende benim de acır canım.
Nice zaman gelip geçti, yıkıldı dört bir yanım.
Ne duyan var ne soran unuttunuz mu beni?
Sizin akan kanınızdım, kuruttunuz mu beni?
Yalnızlık mi'râsı hâtıraların,
Elde avuçta kalan yalnız üzülmek.
Ölüm yakmazken lambalarını,
Tek çâre var, o da mâzîye gülmek.
Ve bir gün bir yolculuk gene başlar üstüne,
Gönülden akıttığım bütün yaşlar üstüne.
Gideceğim tekrardan, haberli yahut kaçak,
Lâkin bu defa kırlarda güller bensiz açacak.
Ve artık kara toprak değiverip alnıma,
Türlü lezzetlerle dolu bilirim çocukluğumu,
Bir masa örtüsü hatırlatır bana mutluluğumu,
Kararlar saf ve temiz, yüzde masum bir gülüş,
Şimdi karanlık maske ardı kül gibi dökülüş.
Ne maden ne de kâğıt, paraya saf bir hayret.
Mürekkebimizden akan fikir pörsümez yeni,
Def eylemek ruhumuzdan küfrü, tüm eskiyeni.
Yine neye güldün usta?
Komik mi geldi ölüm?
Elinde dönen çark diyor;
"Yaklaştı sonsuz bölüm."
De usta neye ağlarsın?




Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!