Çoğu gitti, azı kaldı,
Sanma ömür pazar oldu.
Köle erdi sultanlığa,
Sonu dâim mezar oldu.
Ve bir gün bir yolculuk gene başlar üstüne,
Gönülden akıttığım bütün yaşlar üstüne.
Gideceğim tekrardan, haberli yahut kaçak,
Lâkin bu defa kırlarda güller bensiz açacak.
Ve artık kara toprak değiverip alnıma,
Ölüme bahane çok,
Yeter ki gelsin vakit.
O bulur seni,
Sen nereye gidersen git.
Hasta ruhlara ilâç Rabbin ikrâmı ezan,
Hakîkati haykıran en büyük çağrı ezan.
Gitmem deyip de gittin ya sevgili,
Artık hiç kimseye güvenmez oldum.
Susmam deyip de sustun ya sevgili,
Artık hiç kimseyi dinlemez oldum.
Hatırıma düştü verdiğin sözler,
Medet yok Hakk’tan hâşâ, sanki sahipsiz hayat.
İltifatlar, şakalar, gülümsemeler bayat.
Baktığımda gördüğüm hakikat vechesinden;
Ten diri, ruh ölü hep kendi penceresinden.
Gönül topraktan çiçek açtı yârine karşı,
Yâr toprağı eşecek ki çiçek dolsun bahtı.
Ey genç! ispat et rüştünü dursun bu akın!
Kaldır başları yerden göğe eğdirtme sakın!
Allar boyamış gövdeni, sarmış ruhunu ay,
Bak dönmüş talih, seni bekliyor istikbal!
Zalim çehrede gözler seni bir kinli nazar,
Her gece yağmur yağmalı mı kalbime?
Sabah gülüp gece ağlamak zorunda mıyım?
Her gün bir ümit doğarken içimde,
Ben o ümidi kırmak zorunda mıyım?
Bulutlar üstüme titrediğinde,
Neslimiz cihânı sardı dört koldan,
Zâlimin zulmüne dur diyemedik.
Ayrıldık birlikte gittiğimiz yoldan,
Kimseye de zulmü durdur diyemedik.
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!