Kimi uzaktır, kınar; kimi yakındır, sınar.
Bu dünya böyle döner; ândan ne lâzım bize?
Lezzetiyle kandırır, zehrini bal sandırır,
Dâim yalan bildirir; dünya ne kansın bize?
Bir katre huzur yok ki cihana olasın mest.
Her lezzeti fânî ve de her câna gelen mevt;
İfşa ediyor âlem-i dünya bir ateşten,
Gelmiş meydana, seçmiş Âdem’i eşten.
Takdîr-i ilâhî, buna isyana durulmaz.
Sabreylemeden vâsıl-ı Hakk’a kavuşulmaz.
Konduk rahme doğmak için,
Doğduk bir gün ölmek için,
İçtik aşkın şarabını,
Hakk’a sarhoş olmak için.
Gözlerimde asılı sanki on asrın yükü,
Damladıkça yüreğimde sel olur akar.
Bilmiyorum ruhumda kalan cânım külü,
Daha hangi çırayı değiverip de yakar.
Kopacakmış diyorlar artık firâkın teli,
Ölüm varsa kaderde,
Kalkar aradan perde.
Faydası yok korkunun,
Sorulacak sorgunun.
Sen ara bul çareni,
Çaren bekliyor seni.
Ölüm bir derin çukur, ince uzun düğümdür.
Ölüm, kâfire hüsran, mü’mine son düğündür.
Dönüp baksan aynaya göreceğin bir çamur.
Ne zümrüt, ne pırlanta; güzellik sâde hamur.
Nefsime ağır gelir yıkanıp etmek secde,
Unuturum ne yazık, kuşlar secde etmekte.
Seherde çağlar âlem, ben uyurum döşekte,
Sızlamaz zerre kalbim, her gün böyle ölmekte.
Hisleri yara ruhum, nefsime kin gütmekte.
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!