Değişiyorum, yavaş yavaş..
İlk önce, ellerimden başlıyorum soğumaya..
Sonra, yüreğim buz tutuyor.
Sana dair ne varsa, yakıyorum bir bir.
Gözlerimden ateşler fışkırıyor.
Hayallerimi alıyorum avuçlarıma, içim ısınıyor.
Her geçen gün, sensizliğimi hatırlatan
Kederimi yüzüme haykıran
Şarkılar duymaktan, yoruldum.
Silinecek bir gün, tüm aynalardan yüzüm.
Ne bakışım kalacak sana dair, ne de bir izim.
Uzun zaman oldu;
Kanter içinde uykulardan uyanmayalı
Çünkü uykularımı çaldın!
Olsun varsın
Kahvem kadar ısıtamasan da gecemi
Yangın şiirlere dökeceğim ismini.
Ay/1
Merhaba!
(Sevdalım bu sana ilk mektubum olacak yazmayı becerebilirsem
Terkedilmiş caddelerin
Issız sokak lambaları gibi
Titriyor ürperen bedenim.
Ben sana hiç
Gitme!
Eylül..
Ne çok severim seni bilirsin
Rahmine düştüğüm bir katreydim
Çıplaklığını sarı yapraklarını..
Ve yalnızlını taşırım..gözlerim'de
Başlangıcımın hüznü yağar sen'de
Anılar sökerken şakaklarımda, ağlarken geceler.. gün ortası vakitlerde..
Seni yazacağım!
Şiir şiir akacaksın ellerimden, acı acı düşeceksin kirpiklerimden.
Ne sen bileceksin, ne kalbin hissedecek..
Seni öldüreceğim!
Kelimelere dökmek öyle zor ki, şu an yüreğimde nasıl bir yangın olduğunu..
Saat gecenin bir yarısı ve ben yine uykusuzluk diyarında, nöbetlerdeyim aşkım, sen yoksun ya, uykusuz düşlerdeyim.
Karşımda Word dosyası, titreyen parmaklarım klavyede, masamda bir fincan kahve ve yine Zerrin söylüyor radyoda “a gözümün nuru, sen de mi gidecektin” İçim burkuluyor, yutkunuyorum, derin bir nefes çekip, yokluğunu unutmaya çalışıyorum. Sahi ne yazacaktım? Bilmiyorum! Bir an da her şeyi unutuyorum, gidişin takılıyor aklıma, en çokta kendimi sana anlatamayışım.. Üzülmüyorum, ama.. hani birbirimizi havale ettiğimiz o makam var ya, işte ondan gelecek işareti bekliyorum sessiz sedasız. Bir yudum kahvemden çekip, sigara dumanını dolduruyorum hasta ciğerlerime, olsun be, nasılsa sensizlikte de boğuluyorum, ne fark eder ki, en çok sevdiği öldürürmüş insanı, bir kez daha öldüğümde, kavrıyorum mevzuyu.
Gidişinin ardından ne yazabilirim bilmiyorum, bildiğim bir şey varsa o da, boşlukta asılı kaldığım. Duygularımı bir türlü kontrol edemiyorum, sabah ümit ile ışıl ışıl uyanıyor, günün en parlak kısmında, birden karanlık kuyulara düşüveriyorum. Başım ağrıyor, her şey bir rüya olsa keşke diyorum ve uyumak istiyorum, çünkü en çok uyurken gittiğin ve bittiğimiz gerçeğini unutuyorum. Bazen avazım çıktığı kadar, çıldırasıya bağırıp ağlamak, saçımı başımı yolmak, üzerimdekileri parçalamak, evde ki her şeyi kırıp dökmek istiyorum, delilik alametleri mi bunlar? Bilmiyorum..
Sığınmak bir sarı yaprağın gölgesine
Kitaplar da kaybolmak, bir fincan kahve eşiliğinde..
Ve hayallere dalmak..güneşe hasret ölümlerde.
Ah hayat!
Ne çok yordun, ne çok yıprattın umutlarımı.
Hayat bazen yalan söyler İnsana
En sahte yüzüne bürünerek
İşte o zaman en yakınların
En değer verdiklerin bile
Yanında olmaz
İnandıklarının içi boşaltılıverir bir anda.
Gündemi ve "insanı" meşgul eden tüm kirliliğe, nefret ve ayrıştırma diline rağmen, "ağız tadıyla" iyi bayramlar dilerim...
Saygı, sevgi ve muhabbetle...
Mustafa Bay
Daha güvenli, daha huzurlu, daha "insancıl" yarınlar dileği ile..
Anneler Gününüz kutlu olsun...