Sözün tesirlisi arı dilinde,
Çalıyor, söylüyor dolu ozanın;
İblisin namesi sazın telinde.
Kendi kalesine golü ozanın.
"Şerefsiz" markayla elbise dikmiş;
Kılavuz gidince, pusula şaşar;
Yönümüz karışık bora içinde.
Daima doludur, boş kalmaz tahtlar;
Şimdi o lideri ara içinde.
Sevgiyle örülen bir gönül ağı,
Ozan halkın sesidir,
Konuşmaz "Hım hım" diye.
Sözleri aynasıdır;
Kıvırmaz "Kem küm" diye.
Gönül, dostu kayırır;
Ozanlık sever zoru,
Türkçesi arı duru.
Bu nasıl ariflik ki,
Ağzı lağım çukuru.
Sözü alıp işlesek,
Bir perde var şu mazinin önünde,
Ah bir çeksem, boydan boya açılsa.
İyi, kötü her ne varsa ardında,
Baştan başa, hep yerlere saçılsa…
Elli dörtte il yapıldı, ilçe’yken;
Ortasından nehir akan Sakarya!
Dağlarıyla başı göğe değerken;
Bir yanı deryaya bakan Sakarya!
Denizi, ormanı, serin yaylası,
Sakarya’m dertleşsek, gelip de dile;
Büyükçe köy kadar ederin yoktur.
“Büyükşehir” oldun, ama nafile;
Eski “Ada” kadar değerin yoktur.
Şimdi artık kalmadı, ocak başı sohbeti;
Watsap ile messenger doldurdu muhabbeti.
Gayri dostluk ne gezer, millete büyük tuzak:
Sanal, sanal, hep sanal; gerçek âlemden uzak;
Muhabbete limon sıktı,
Sanal âlem, sanal âlem!
Edep, haya, töre yıktı;
Sanal âlem, sanal âlem!
Ayak verdim, işte ayak;
Dokuz yüz on dördün karakışında;
Dünya, mahşer oldu Sarıkamış’ta.
Enver Paşa orduların başında;
Cihana nam saldı Sarıkamış’ta.
Türk ordusu Erzurum’dan yürüdü,
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!