Selam aziz konuklar, siz kadir bilmişsiniz;
Gönlümüze doldunuz, hoş sefa gelmişsiniz;
Bende sohbet ganidir, siyasetin dışında;
Saygı, sevgi sunarım sözlerimin başında.
Haydi dalın maziye, şöylece bir aralık;
Doksan iki yılıydı, yirmi yedi aralık.
Bir heyecan, bir coşku Başbuğun fermanından,
Bozkurtlar koptu geldi, yurdun dört bir yanından.
Asya’nın gönül devi;
Hoca Ahmet Yesevi!
Cümle gönüller evi;
Hoca Ahmet Yesevi!
O bir gönül ereni,
Doksan iki senesi, Şubat'ın ayazında;
Soyumun mazlumları sırtlanların ağzında.
Deliğine sığmayan, yılan yerde süründü;
Şehitlerin diyarı Karabağ’a yürüdü.
Hoşçakal Azerbaycan, artık yadında kalam.
Bu ne biçim duygu ki, yanında darıhıram.
Sımsıcak muhabbetin, hiç ayrılık olar mı,
Seni benden ayıran, kader; yoksa kullar mı?
Ziyalı konuşsa eğer ülkede,
Aydınlık yarına çıkılır imiş.
Velakin her zaman dili sivriler,
Sonunda kodese tıkılır imiş.
Yalnız erkek değil, hem avradımız,
Kim bilir bir hayal, belki de düştü;
Gönül aşka gelip beyhude coştu.
Yâr benden bihaber, ayrı alemde:
Bana sokaklarda dolaşmak düştü…
Yalın ayak ile çıplak omuzla;
Kadınlar dünyada gül bahçesidir:
Kimi diken gibi, kimi gül gibi.
Kimi yakar, kimi aşk elçisidir;
Kimi ateş gibi, kimi kül gibi.
Kimi karanlıkta gönül ışıtır,
Kutlu kitap müjdelemiş,
Bu gecede nurlar yağar.
Ramazan'da gizli demiş;
Ol mübarek gecemiz var.
Hayırlıdır tam bin aydan,
İçinde sakla yiğit, yürekteki acını.
Bir şehide bin kelle, al da dindir sancını.
Durma zamanı değil, atıl düşman üstüne;
Şimdi alma vaktidir, şehitlerin öcünü.
Unutma ey Türkoğlu! Şunu mutlaka bil de;
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!