De bana
Bir bulutun göğe neden sığamadığını ve kainatın yüzümde patlayışını anla! Bir de sakın ola alınma, tüm sözler yetim şimdi, eli başına değene hediye.
Dün geceydi, rüyaydı, üç beş pasaklı çocuk cehennemde oyun oynuyordu. Başlarında gülümseyerek izleyen melekler. Dedim, bu işte bir gariplik yok mu sizce, çocuğun cehennemde işi ne? Dediler, onlar bildiğin cehennemliklerden değil, aşk çıkmış yollarına, yarım akılla dünyayı seyredenler. Büyük desen değil, çocuk desen hiç değiller.
Maviye aldandım
Bıraktım kendimi akıntıya
Sürükler beni
Yüreğimin coşkun dalgaları.
Söyleşirdik…
Sessizlik çökünce
Ay düşerdi üzerimize
Sen saklanırdın gözlerime
Ben gözlerini okurdum hece hece
Ay birde bizim için ışıdı o gece
Bizim için gülümsedi
Hani o en parlak yıldız.
Dedim bak...
Doldur saki şarabı lem yezelden
Büyüktür sahra, kumullar kavruk
Aşılmaz bu akılla, böylesi yangın
Vaha uzak, serap yitik.
Ne zaman baksam
Yeşeren bir tutam gülücük topluyorum çehrenden
Öylesi ben
Öylesi sen
Asırlar deviren çınar gibiydim önceden
Ellerim teyemmüm ederken yüzünde
Abdest bozarım düş ırmağından
Deliye vurur kalbim
Düşer reşitliğim zamandan
Sırat bilip gözlerini
Geçerim…cennetine doyamam
Ben hiç anne olmamışım, yarım yamalak evlat belki, çokça kadın ama ben hiç olmamışım.
Ne çok korkar insan ardına bakmaktan, ardında ki gölgeye yenik düşmekten. Oysa savaşmak zafere yol almaktan başkaca nedir?
Meydan yeri kalabalık, meydan çok sesli ve meydan da kaybedilir o en sevdiklerinin silueti. Hedefinin adı konmuşsa eğer, sona varana dek hesabı tutulmaz kaybedilenlerin ki zaten hesapta, acı da, kayıpta sadece sana ait olan.
Tırnaklarında biriken tortu pis bir koku yayar olmadık zamanda, en çokta gecenin ikinci yarısında. Tüm evren başını devirmişken en yakın bulduğuna, sen son sürat atarsın kendini uzağa. Uzak dediğin birkaç öfke ötesi.
Sonra ağız dolusu kahkaha basar aklının çeperini, ‘derler’e sayarsın, görseler, anlasalar’a en çokta kaçıp giden yaşama.
Sonra duvarda oynatırsın gölgeleri, oğlun, kızın, eşin, dostun ve hatta aşk bildiğin yoksun… gün doğduğunda herkes teker teker çekilir kabuğuna. Daralır duvarlar, güneş duvara çarpar, soluk kesilir ve dipsiz bir kuyunun başında yolculuk başlar.
“ Hayat Ellerimde Üşüyor Anne ”
Bahar geldi diyorlar anne
Papatyalar süslemiş
Anne elli değmiş ipek saçları
Gelinciklerden gelin yapmış çocuklar
Serdar Kalkan, 15 Mart 1968 yılında Tunceli’de doğdu. İlk ve orta öğrenimini Tunceli’de ve lise öğrenimini Elazığ Teknik Lisesinde tamamladı. 1986 yılında Bir kamu kurumunda memuriyet hayatına başladı.1991 yılında Fırat Üniversitesi Tunceli Meslek Yüksek okulundan mezun oldu.
Edebiyata, şiir ...