Gün yine hevesimi kırarak ölüyor
Sapı ahşaptan yapılmış
Tatsız bir melodi birikintisi
Portakal dolu kasalara uzanan
Kirli yüzlü meleklerin mektubuna
''Sevgiler'' yazıyor
Aç göğsünü Çin Seddi'ne kadar
Perdeni arala
Güneşin aydınlatsın yüreğinin şaheserlerini
Gökkuşağın yansısın incilerinden
Sonsuza dek
Kimimiz toprağın göğsünden beyaz çamurlara doğru
Uzanırken
Kimimiz arz kabuğunun dibini süslerken
Doğar
Tırnakları yenmiş kemikli ellerimizle
Köklerimizi tutarak büyürüz
Asfaltın çehresindeki Eiffel tabanıdır
Yorgun uykumu bölen
Işık huzmelerinin sunduğu beyaz sis
Katili olur taze sabahın
Siren sesleri konuşlanır
Uzun sessizliğe
Elsiz ve ayaksız çizilen çubuk adamlar...
Acı yüklü vagonların paslı çivileri
Delik deşik eder
Adamların leşlerini
Savrulur gider yüreklerinden yalnızlık
Şimdi kim bilir hangi çölün kıyısındalar
Bırak yıldızlar avuçlarında kalsın bu gece
Sürgün yüreğinin emsalsiz tırnakları geçsin
Ben kokan mavi tenine
Taze umutlarınla parçaladığın sararmış mendillerin değsin
Gözyaşlarıyla sulanmış çaresiz bedenine
Eski bir şarkı aksın
Usulca sokulurdum gecenin koynuna
Karanlık ve çıplak bir hüzün çıkardı karşıma
Her defasında
Kirpiklerimin ucundan bir fırtına doğardı aniden
Sana uzanırdı gölgesi
İlkbaharda rüzgarlara söyledim
Saçlarını benim yerime okşasın diye
Sonbaharda yapraklara söyledim
Dudaklarına benim yerime dokunsun diye
Kışın kuru soğuklara söyledim
Aşkı iliklerine kadar hissettirsin diye
Sen her gülüşümde
Gözlerimden doğan masum bebek
Anladım ki
Sana aşktan çok
Kıraç topraklar gerek
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!