devrim nikahıydı onlarınki ülkeleri ile kıydıkları
yarınların güzel günleri için
sevdalılarını dışarıda bırakıp
demir parmaklıklar arasından
güneş sızan nemli duvarlarda yürekler hapis
o duvarlarda açan
karadeniz'in hırçın çocuğu
harun'un yüreğine düşen bir tutam ışıktı
sevdanın en duruşuyla sevdi Harun
karadeniz gibi hırçın karadeniz gibi mert
ışık düşmüştü yüreğine sessiz bir volkan kaynıyordu
sevdalı yurdunun toprakları kanla sulanıyordu
Bugün söz sustu
Bugün ses sustu
Bugün çığlık haykırdı
Yakın yakın kafirleri
Temmuz sıcağında
İnsan yakmak nedir
yirmidokuz aralık ikibindokuz
milenyumlu bir yılın daha son günleri
ankara sokaklarına
tekel işçilerinin alınteri dökülüyor
yüzleri kızarmayanların üzerine
çınlatıyorlar sakarya caddesini
ötelerin türküsünü söyleyen biri vardı
çiçekli dağların arasından yükselirdi
ulu çınarlar gibi
o biri derin vadilerin içinde çığlık çığlığa haykıran
derelerin serinliğini kavak yellerine savurur
savuru da serinliğinde yürekler ürperirdi
yıldızlar kayardı
sonbahar yapraklarının üzerine
sen yokken yüksel caddesinin öte ucunda
dalarsın sisli gecenin şafağında
sarı bir ışık düşer hayallerinin üzerine
bir dağ başında yalnızlığına
gizem dolu bir kadınsın
bende bir arkeolog
tozların altındaki mücevheri bulmak istiyorum
keşfetmek yüksek bir dağda açan bir çiçek gibi
seni
yani gizemli dağların vadilerinde gizlenmiş
onyedi yıl geçmiş
sivas alazının üzerinden
bir türkü duysam dolar gözlerim
antalya kaleiçinde
temmuzun sekizinde
dinlediğim türküde
sevdama sonbahar düştü
kızılırmak akarken Kırıkkale topraklarından
sessizce karadenize sevda nehri akarken yüreğine
volkan gibi parlar yüreğim sessizce bir nehir misali
başlayan bir sevdanın filizleri boy verirken Kızılırmak kenarlarında
filizkıran fırtınalarına yakalandı Hasan Hüseyin dilinden
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!