sahil kenarına
hemencecik
dalgaların karaya
vurduğu yere
yazsam
bir söğüt dalıyla
Edirne’nin sisli akşamında
Yani Meriç’in ve dahi Tunca’nın
Sisler arasında kendi halince akıp
bir ülkeden bir başka ülkenin
topraklarını suladığı anlardan bir zamanlarda
yani gözlerim dalıyor
Anadolu bahçedir biz bahçenin gülleri
Her baharda filizlenir ayların gülü mayısta
Ateşler yakılır dar ağaçları kurulur
yalçın kayalıklara akşam çöker
deniz dalgalanır rüzgar zeytin kokusu getirir
rüzgar seni bana getirir
kağıdımın ucunu çiziyorum
asiye'nin türküsünü dinlerken
hani senin dağlarını dolaştığın
ve henüz gelmezden önce
senin kendi
benim kendi dünyalarımızda dinlediğimiz türkü
Türkü yüreklim can parem bir tanem
Sevdalıdır bulutun yağmur gözlüsüne
Dokunsan akacak gönlüne
sevda ırmağında bade içtim
yüce dağlarda mor menekşe mor sümbül açtım
kınalı ellerde bebeleri sevdim
nasırlı ellerde kazma oldum
sevda ektim sevda saçtım
sevda bulutlarında yağmur oldum
yaseminle ahmet'in öyküsü
yaşadıklarının kırkaltı yıl sonrası
acı hüzün ayak sesleri
ve aşk ille de aşk
kimi için vatan
kimi için yar
Kar yağarken bu sene Edirne'ye
İkinci kez boyandı beyaza
Kar çiledir zemherinin ayazında
Karakış derler bu aya
Edirne gibi bir kente kar değil
Cumhuriyet
Umuttur
Milletlerin
Hürriyet düşüncesinde
Umuttur
Rahvan bir at gibi
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!