sen susarsın
dilsiz sanırlar
oysa bazen
yürek çarpıntısının sesi
sevdaya dairdir
dağların ardına düşen güneş
sisli bir yüksel caddesi akşamı bakıyorum;
yaprakları dökülmüş ağaca yaslanmışım,
kadın heykeli hâla insan hakları bildirgesini okurken
gözlerim dalıyor bugünden düne
selam olsun gezi parkı için direnenlere...
gaz fişekleri havada uçuşurken
yılın en kısa günleri
ve gün batımlarında
güneş değil
silüetin ısıtıyor yüreğimi
dalgalanan gönlüme pusula olsan,
gün maviden turuncuya dönerken.
Güneş batarken saçların sonbahar rengiydi
Uzak dağlara yol alan güneş
Maviden bordoya dönüyordu
Taş plakta bir hasretlik türküsü
Uzak dağların gölgesi
Nadasa bırakılmış tarlalara düşüyordu
bozca adanın bir evinde
paslanmış pencere korkuluğu arkasında
nefesimiz geceyi sabaha katar
sardunyalı pencere müjdeler
günün ağardığını
tene değen dudaklar yorulur
sevdan ile odlara atılmış yüreğime
kar tanesi olup düşsen, söndürsen
yalnızlık çırpınışlarımı
omuzuna yaslasam
seni düşünen yorgun başımı
Filizkıran fırtınası eser nisanda, sen yüreğime
İnce ince düşer damlalar toprağa, sen yüreğime
Kırlangıçlar mavi gökyüzüne kanat çırpar, sen yüreğime
Rüzgar gonca gül kokusu savurur, sen yüreğime
İlmek ilmek dokunur sevdanın rengi kilime, sen yüreğime
Yazı müjdeler gelecek günler, sen yüreğime
Dirseklerini masaya dayadı
Başını avuçlarının içine aldı
Bilişim çağının simgesi bilgisayar ekranı
Ve klavye önündeyken düşündü
Arama ekranına mı yazmalıydı
Yoksa avuçları içine aldığı
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!