o günler tırnaklarımızla kazıp toprağı
öyle yerdik ekmeğimizi yer sofralarında
hak ederek helalinden
ki azdı
ve güzeldi azı paylaşmak
aşktı
okuldan kaçardım ben küçükken
genelde bahar olurdu
öyle boşuna değil
değerdi kaçtığıma
anamın iplik yumağını çalar uçurtma yapardım
deli gibi severdim hafif rüzgarı
çimde dalları çiçeğe durmuş bir bahar
ama dışarısı kış ne çare
güvercinleri sevdim
kırlangıçları tarla kuşlarını
lakin alçak uçuyor alıcı kuşlar
kolay anlatılmaz ki bu
"Ölüme gidiyor bir halk
barış için
sanki ekmek almaya gider gibi
denize ulaşmış asi bir ırmağın asaletidir üzerlerindeki solgun renk
ve sessizlikleri seyircilerin
yürek yakıyor
defter dürüldü
perde kapandı
önce soytarılar terketti sahneyi
hamamböcekleri tahtakuruları gibiydiler
sıvışıverdiler
sonra..
aklıma düşüyorsun
öpüp başıma koyuyorum seni
ama zaman yazar bunları bir kenara
ama kuşlar yazar bunları bir kenara
göğün içini kuşlar bilebilir
onlar bilebilir denizin dilini
onlar söylemişti bana çavdar tarlasında
zamansız öldüğünde çocuklar
kışa karşı duran bir serçeler vardı memlekette
bir de anası ağlayanlar
gerisi masaldı
gerisi hikaye
"kış geldiğinde daha bi belli olurdu yoksulluğumuz
daha bi başka bükerdi belimizi soğuk
üstte başta yokluk
yüzümüzde umutsuzluğun rengi
bana kulak ver
duy sesimi
arkanı dönme bana
alma gölgeni önüne
kitabım ben
oku beni
Yüreğini düşüncelerini İnsanlığa adamış yaşadığı zaman dilimine duyarlı.. nadir bir kişilik...
Arkadaşımı yürekten kutluyor...başarılarının devamını diliyorum...